Necip Fazıl okur musunuz? Reis Bey isimli oyunundaki ağır ceza reisinin meşhur tiradını hatırlar mısınız peki: “Üzerimde hakkı olmayan tek insan göremiyorum, bu dünyada. Benim anlayışıma göre her fert, başı ucuna, ‘Suçlu benim, herkes suçsuz!’ levhasını asmalıdır. Merhamet, harikulâde bir şey, içinde hayat kaynayan kazan… Gökler merhamet dolu… Yağmurun yalnız suyunu toplayabiliyoruz; ruhundan uzağız! Hâlbuki ne güzel isim koymuşlar ona: Rahmet… Âlem bu temel üzerinde… Eğer toprağa, tohuma, hatta kire, lekeye merhamet olmasaydı, su olur muydu? Rengi rahmet, sesi merhamet, pırıltılı, şırıltılı su… Ne duruyorsunuz? Sökün sahte su borularını, ev ev merhamet şebekesini kurun! Tepelerdeki çatıları da yıkın, göklerle temasa geçin!.. O zaman göreceksiniz ki, acı su borularından kendi kendisine tatlı su akacak ve başlar üstünde güneşe yol veren kubbeler yükselecek.”
Çikolata
Ayaklarını aşağıya sarkıtmış, merdivenin kenarında oturuyordu. Elinde lastiği gevşemiş sapanı, ayaklarında tabanları ayrılmış terlikleri, gözlerinde keder, üzüntü ve korku, yanaklarında damlayıp damlamamakta kararsız birkaç gözyaşı vardı. Öylece oturmuş geleni geçeni izliyordu. Birinin kıyafeti çok parlaktı, galiba önemli bir yere gidiyordu.
Reklam
Rûuhani'ye mektuplar.
Belki de söyleyemediğimiz şeyler gittikçe daha da çok yer kaplamaya başlamıştır içimizde. Ne varsa orada saklı değil mi zaten ? Söylesene Rûuhani; sonu gelmez zânlarımız, sessiz kalmış acılarımız, mahzun mutluluklarımız, kimsenin bilmediği imtihânlarımız hep orada birikmiyor muydu ? Kim fark ediyordu dışarda bir yerlerde ki... Ne varsa
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.