56 syf.
·
Not rated
·
Read in 15 days
“Kendimle konuşasım varmış.” incelemesi bu.
Ara ara açıp bir iki hayat kuralı okumak lazım. Elbette bildiğimiz şeyler ama dönem dönem unutup karamsarlığa kapılıyoruz ya da belki de depresif ruh hali de insanın bir ihtiyacı bilemiyorum , tabii ki sevilesi yanı yok ama uğrayıp geçiyor ki geçiyor olması , olabilmesi önemli olan bence. Hızlı atlatmak için bu kitap güzel hatırlatmalar yapar
Mutlu Olma Sanatı
Mutlu Olma SanatıArthur Schopenhauer · Can Yayınları · 202013.1k okunma
"DÜNYANIN EN MUTLU KİŞİSİ" diye gösterir miydik seni parmakla?
Çok zengin olsan biter miydi dertlerin, Çok ünlü olsan tamam mi, O çok istediğin ev senin olsa, araba ya da, Çok sevilmek mi iyi gelirdi sana, Çok saygı görmek mi, En güzel kadın seçilmek mi, En yakışıklı erkek mi, En akıllı sen olsan tamam hisseder miydin kendini, Çözülür müydü düğümlerin hepsi aynı anda gerçekleşse, Tamir olur muydu kırılan yerlerin, Tükenir miydi umutsuzluğun, Yeniden böyle kocaman bir yaşama isteği gelip Yerleşir miydi yüzüne, En büyük sen olsaydın, diner miydi sesleri kaygılarının, korkularının, Geçip gider miydin hayatımızdan, "DÜNYANIN EN MUTLU KİŞİSİ" diye gösterir miydik seni parmakla? Kafa dergisi Şubat 2024 Bedia Ceylan Güzelce
Reklam
"Musiki, aşk için iyi vasıta değil..." diye düşündü. Çünkü musiki zamanın üzerinde çalışıyordu. Musiki zamanın nizamı idi; hali yok ediyordu. Saadet ise bu gündedir. Mesut olmadıktan sonra niye sevmeliydi? Fakat kim mesuttu? Bu neyin şikayeti beyhude bir şey değildi. Bu kozmik seyahat insanoğluna saadetin beyhude bir gaye olduğunu anlatmıyor muydu? Suat buraya mesut olmak için mi gelmişti? Elbette hayır, elbette şimdi o küçük kadınlarıyla beraber olsaydı bin kere daha mesut olurdu. Fakat o buraya Mümtaz'ın ayağına basmak için gelmişti. Hem kendisine, hem ona ıstırap çektirecek, birbirini bedbaht edeceklerdi. Bütün insanlığın her gün, sanki bunun için yaratılmış gibi, yaptığı şey buydu.
Sayfa 279 - ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: SUATKitabı okudu
Bir tarafta çok ince bir duvar çatladı. Yeşil bir filiz bir sabah müjdesi gibi canlandı. Ruh binası birdenbire büyüyen güller altında çöktü... Mor, acayip güller... Nuran uçmak, kendi hızı içinde tavanı delmek, göklere yükselmek istiyordu. Beraberinde, bütün dünyası beraberinde idi. Uçmak ve kaybolmak. Niçin bu musiki birdenbire kıvrak edasıyla çocukluğunun bayramlarını hatırlatmış, onların o gamsız, mesuliyet duygusuz, her zevki bir vicdan azabı ile beraber duymadan tattığımız zamanların neşesiyle coşmuştu? Bu kadar ölüyü birden diriltmek doğru muydu? Bu neşenin sonunda Allah'a mı varılıyordu Yoksa hayata mı? Bunu bilmiyordu. Fakat -tıpkı o gamsız zamanlarının bayramlarında- çok eğlenmekten, çok sevinmekten olduğu gibi -yavaş yavaş her şeyden vazgeçmeğe hazırlandığını, hatta o uçuş arzusunun bile onu bıraktığını duydu. Garip bir şekilde şimdi kendisini yalnız görüyordu. İçi kainat kadar genişti. "Ben bütün bir dünyayım" diyordu. Fakat bu dünya kadar geniş içine sahip değildi.
Sayfa 271 - ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: SUATKitabı okudu
Bu insanlar daha iyisini hak ediyorlar mıydı? Hitler'in nakışları altında kaçı onun cümlelerini, paragraflarını, tiratlarını tekrarlayarak başkalarına zulmetmişti? Hepsi ölmeyi hak ediyor muydu? Ya çocuklar? Bu soruların hepsinin cevapları beni çok ilgilendiriyor, fakat beni baştan çıkarmalarına izin veremem. Ben sadece bütün o insanların o gece beni hissettiklerini biliyorum; en küçük çocuklar dışında. Ben düşünceydim. Ben tavsiyeydim. Hayali ayaklarım üst kattaki mutfakta ve koridorda dolaşıyordu...
O güne kadar sancakları kimin biçtiğini, kimin diktiğini ve işlediğini hiç düşünmemişti. Çizmelerini kimin yaptığını, içinde rahat rahat yatıp uyuduğu kubbeli çadırları kimin, kimlerin kurduğunu da hiç düşünmemişti. Böyle önemsiz işler hiç dikkatini çekmemişti. Hem niçin düşünecekti ki? Sancaklar onun önünde, birliklerinin önünde her zaman bulunuyor, dalgalanıyordu. Daha o yerine varmadan, ocak ateşleri gibi sancaklar da hazır olmuyor muydu? Savaşta olsun, şölende olsun, dalgalanıp duruyorlardı olmaları gereken yerde. Ve şimdi de, yağız atlar üzerindeki çevik bayraktarların ellerinde dalgalanıp ona yol açmıyorlar mıydı?
Reklam
Bir noktada sahtekardı en az diğerleri kadar. Anlattığı, varsaydığı düşüncelerinde yarattığı insan değildi o. Herkesi suçluyordu daha az akıllı, daha az çalışkan, daha az oldukları neredeyse her şey için. Bir sahtekar birini suçluyordu. Aslında belki de suçluydu herkes. Sahtekar dışında kim biliyordu ki suçlayanın gerçekte kim olduğunu? Sahtekar biliyor muydu doğrultuğu bütün silahların kendine olduğunu? K.D.
432 syf.
7/10 puan verdi
·
Read in 14 days
Buz Gibi...
Soğuğu iliklerinize kadar hissedeceğiniz bir kitap. Hani bazı kitapların kasvetli bir havası olur ya. Gri kitaplar derim ben onlara. Sonu ne kadar kalp ısıtan türden olsa da her zaman bi ürperme gezinir vücudunuzda. Öyle bir kitaptı işte. Yanlış anlaşılmalar yordu beni. Ama Bi yandan da merak ettirdi. Mina iyi biri mi kötü biri mi hala karar vermedim. Lynet ise bilemiyorum seçtiği yollar çoğu zaman garip geldi bana, neden diye sorguladım hep. Ama yine de en çok üzüldüğüm Mina oldu. Aslında kimse kötü doğmaz kötü olur. Bunu hatırlattı tekrar bize. Belki de annesi tarafından sevilseydi ya da en azından babası sevseydi, kendi suçunu kızına yüklemeseydi böyle olur muydu Mina? Sırf babası onu biraz sevsin diye taç için her şeyi yapar mıydı ya da. Peki ya Lynet babası ondan sürekli bir beklenti içinde olmasaydı sırf o üzülmesin diye istemediği bir şeyi kabul etmek zorunda hisseder miydi? Kitap duvara bakıp düşündürecek türden ama gerçekten doğru zamanda okunmalı. #roman#fantastik#psikoloji#sevgi#kalp#hüzün#kar#intikam
Camdan ve Kardan Kızlar
Camdan ve Kardan KızlarMelissa Bashardoust · Martı Yayınları · 202371 okunma
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.