1015 syf.
·
Not rated
her sayfanın satırında dolaşıp yaşadım tüm hikayeyi. hemen geçtikleri ağacın arkasından izledim dokuz yoldaşın serüvenini. bambaşka bir hikaye mükemmel kurgu. tolkien e kızgınım bu kadar iyi yazdığı için . çünkü o kadar yakın oldum ki frodo yla farketmeden onun içinde açılan büyük boşluk sardı beni. mutlu muydu son? belki.. ama ben mutsuzdum kitap bittiğinde. çünkü frodo yaralıydı. kardeşlik bozulmuştu. dostların hepsi ayrılmıştı. bilmiyorum kendimi mi buldum da bu kadar yakın hissettim. birine bağlan ırsın o gider sen kalırsın. frodo yu anlıyorum ve heryeşin özeti onun o cümlesi "SONSUZA KADAR GİTTİ. ARTIK HERŞEY KARANLIK VE BOŞ"
Yüzüklerin Efendisi
Yüzüklerin EfendisiJ. R. R. Tolkien · Metis Yayınları · 201618.6k okunma
Fakat insanoğlu satrancı yalnızca bir oyun olarak adlandırmakta aşağılayıcı bir kısıtlama yapmış olmuyor muydu? O aynı zamanda bir bilim, bir sanat değil mi?
Reklam
Fazla bilmek mutluluk getirmiyor. Ne mutlu cehaletin koruyucu rahmi içinde bir cenin gibi büzülüp yatanlara diyorum. Onu sarıp sarmalamak, bu dünyanın bütün kötülüklerine karşı korumak, o saf ve incinebilir ruhunu kimsenin yaralamasına izin vermemek hayat amacım oldu. Aşktan da büyük bir şey bu, iki nehir gibi birbirine karışma, birbirinin içinde eriyip yok olma ihtiyacı. Aşkın tehlikelerini bilerek kendini ebediyen bu duyguya kapatan ben değil miydim? Karasevda, gözleri bağlı olarak bir uçurumun kıyısında yürümek değil miydi? Birine sevdalanmak, donmuş bir gölde, nerede ve ne zaman kırılacağını bilmene imkan olmayan ince buzlar üzerinde yürümek anlamına gelmiyor muydu?
Sayfa 250Kitabı okudu
Bir kadın onu emzirmiş , kucaklamış,sevmiş,öpmüş müydü? Saçını, yüzünü oksamış mıydı? Bir annenin kollarında mi doğmuştu o da her bebek gibi,yoksa hain hir leyleğin gagasında, bu evin bacasına bırakılmış, ocakta kaynayan tencereye düşmüş ve Hanife Hanım tarafından bir maşayla kurtarılıp, hemen taşları silmeye, soğanları doğramaya mı başlamıştı?
Sayfa 115Kitabı okudu
Kör olunca hayat boyu gördüklerini de unutur muydu acaba insan? Düş bile göremezdi belki o zaman. Eğer kör kişi, belleğinin gözlerini de yitirmişse bu iş o kadar önemli sayılmazdı. Dünya her yerde birdi nasılsa. Hayvanlar ve bitkiler gibi insanlar birbirlerinden ayrılıyordu şüphesiz. Ama yıllar boyu onları görüp tanıdıktan sonra nasıl oldukları kestirilirdi.
93 harbinde Aziziye tabyasında bir destan yazan kahraman kadın şimdi de bu davranışı ile küçük bir destan yazmıyor muydu? Erzurum valisi gözleri dolu dolu bunları düşünüyor, cefakar, vefakar Erzurum kadınına ne söyleyeceğini, nasıl hareket edeceğini bilmiyordu. Hemen Nene Hatunun o nasırlaşmış, derisi çatlamış, ana kokan, un kokan mübarek ellerini öptü. Nene Hatun giderken geri döndü, belli ki, Erzurum valisine bir şey soracaktı. - Ruslar gelemez değil mi oğul? - Gelemez Nene ana, dedi. Sen burada iken Ruslar Erzurum'a gelmeye cesaret edemezler.
Reklam
Okuyan Bir İşçi Soruyor Yedi kapılı Teb şehrini kuran kim? Kitaplar yalnız kralların adını yazar. Yoksa kayaları taşıyan krallar mı? Bir de Babil varmış boyuna yıkılan, kim yapmış Babil’i her seferinde? Yapı işçileri hangi evinde oturmuşlar altınlar içinde yüzen Lima’nın? Ne oldular dersin duvarcılar Çin Seddi bitince? Yüce Roma’da zafer
“Her şey benden önce olmuşsa, bana olacak bir yer, durum kalmıyor muydu? Bana ait tek kişilik bir iskemle, o da yok muydu bu dünyada?”
Her yer puttu; üstelik bu putlar cahiliye Arabistandaki gibi taştan tahtadan değil, etten kemiktendi. İnsan kendisine dahi kendisi ile kavga etmeden teslim olmamalıyken, kimileri tereddüt etmeden birilerine kul köle oluyorlardı. Diplomayla belgeyle tezle evrakla resmi mühürle adam olunduğunu sanılıyordu… Birileri birilerine kim olması gerektiğini
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.