Sorunumuz ibadet ettiğimiz Rabbimizi tanımayışımız. Dünyadaki kaosun sebebi bu. Tek sorun Allahı bildirdiği kadar bile tanımamak. Tanımadan sevemeyiz, iman edemeyiz. İmansız da ibadet olmaz. Rabbini bilmiyor, sevmiyor, namaz kıl diyoruz. İman inanmaktan ibaret değildir. Kalbin işidir. Sevmektir. Her şeyden çok sevmektir iman. Allah ayette
Kendini tanimak
- "İdeolojiler idraklere giydirilen deli gömlekleri dir" der Cemil Meriç. Bu günü görse Cemil hocam ideolojisi dahi olmayan lezzet ve libido odaklı şu yıllar için ne derdi acaba. Gerçi mekanı şereflendiren içindeki insandır. Yüzyılı yüzyıl yapan da içinde yaşayan insanlardır, yani biz. Tetikte kurdum cümleyi. Bunu yapan
Reklam
Bir Ayet O gün ki ne mal fayda verir ne oğullar! Allah'a arınmış bir kalp ile gelen başka. (Şu'arâ, 26/88-89) Bir Hadis Mü'min ülfet eden (insanlarla iyi geçinen) kişidir. İnsanlarla iyi geçinmeyen ve kendisi ile geçinilmeyen kişide hayır yoktur. (Ahmed b. Hanbel, II, 4, 5, 335) Bir Dua ...Allahım! Nefsime takvasını (günahlardan sakınma duygusu) ver ve onu (her türlü günahtan) temizle, Sen temizleyenlerin en hayırlısısın. Onun koruyucusu ve efendisi de sensin... (Müslim, Dua, 73)
Deniz Kızın soyu
Deniz yükselince seslenirmiş, deniz çekilince seslenirmiş. Derken kış gelip geçmiş, arkasından bahar gelip geçmiş; bir yaz günü topal balıkçı gene diz boyu dalgalarda dolaşıp sevgilisini çağırırken birden kulağına sığlıktan bir çocuk sesi çalınmış. Sanki bir çocuk ağlıyor, arada bir bas bas bağırıyormuş. Balıkçı koşmuş bakmış ki, ne görsün? Çıplak bir çocuk denizin tam kıyısında su­ lar içinde oturuyor, dalgalar vurdukça üzerinden aşıyormuş. Ço­cuk bir yandan da, «Kim benim babam? Nerede benim babam?» diye bağırırmış. Adam bunları işitince daha çok şaşırmış, ne yapa­ cağını bilmez olmuş. Tam o sırada çocuk görmüş onu, «Sensin benim babam! Beni al yanına, senin oğlunum ben!» diye ağlamaya başlamış. Gördünüz mü şimdi olanları? Adam oğlunu almış, evine gö­türmüş. Çabuk büyümüş küçük oğlan. Denizlerde avlana avlana yiğit bir avcı olmuş. Hem talihi öylesine açıkmış ki, ağatsa balıklar dolar, ok fırlatsa deniz hayvanını deler geçermiş. Delikanlının ünü dağları aşmış, ormanlara ulaşmış. Orman içinde yaşayan oymak­ lardan birinden bir kızla evlendirmişler, çok geçmeden çoluk- ço­cuğa karışmış. İşte Nivihler, Deniz Kızı soyu, bunlardan üremiş.
Hak
Gamlıdır ruhum, yasta... Gönlümde tüter aşkın sanki gonca, Haya etmez fani, hasta... Biter hasretim varınca Hak'ka... Sisli hava, gözüm görmezdi, Yolum aydınlattı, dilim söyletti... Varlığını gizledi, kalbim tastik etti, Akıl başa gelsin diye nice öğüt bildirdi... Hata ettim onca, tövbe kapın açık tut... Değilim ki ben ne İbrahim ne Lut. Öğütteymiş meğer kurtuluş, Aklın başa gele de öğüdü tut. Yarattı bedeni, koydu bir ruh, Eyleme beni iki cihanda güruh... Yönüm de sensin, yârim de, Nicesin geldi geçti de, bilmedi sulh... Senden geldim, sana döneceğim, Yaşadıkça seni söyleyeceğim, Ölüm gelecek, seven tutacak yas... Bilsinler; göçünce cani dünyadan O'na yürüyeceğim... -barbarknn
O VE ANNESİ
Bir gün sen, daha İmparatorluk ordusundan miriliva iken, Beşiktaş'taki Akaretler'in 76 numarasın- da ona, gülümseyerek: - Anne! Sen hangi partidensin? diye sordundu. O da önce biraz susmuş; senin gözlerinin içine bakarak gülümsemiş: - Siyasetten ben anlamam; sen bilirsin, demişti. Fakat bu mahviyetli sözlerinin yetmeyeceğini hemen kavramıştı. Sana bakışları parıldayarak ve sesi daha yumuşaklaşarak; ruhu ile ruhunu okşamak diliyorcasına: - Senin partiden, demişti... Sen kaşlarını çatar gibi yapıp: Askerin partisi olur mu? Olmaz. Asker askerdir. Deyince o da sana, nazikçe: - Bilmem ki ben Paşam, olur mu? Olmaz mı? Sen ne yanda isen ben o yandayım, diye cevap vermişti... Annen ki, sen cepheden Çankaya'ya muzaffer dönüp de kendine doğru gidince ayağı kalkmış; sana: - Yok! Artık senin elini öpmek bana düşer. Hepimizin başı ve büyüğü sensin, diye eğilmiş, o senin elini öpmüştü... Ruşen Eşref ÜNAYDIN60
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.