Derin bir nefes alıp aşağı eğildim. Ardından kolla- rımı beline dolayarak göbeği göğsüme çıkıncaya dek onu yukarı çektim. Baş aşağı duruyordu ve o leziz vajinası tam ağız hizama gelmişti. Küçük bir çığlık atarak içgüdüsel ola- rak bacaklarını boynurna doladı. Ah Tanrı'm, şu an onu bu pozisyonda tutarken bile kendimi kaybetmek üzereydim.
Sayfa 29
Olay her zaman buraya geliyordu, öyle değil mi? Be- nim onu fethetmek istediğim kadar o da beni fethetmek istiyordu. "Hayır," diye mırıldandım onu emmeye devam ede- rek. Şu an duramayacak kadar çok azmıştım. Ah, küçük, vahşi kedimi dize getirmeye bayılıyordum. Kıvranmaya devam ediyordu. "Evet," diye inledi. Ardından daha
Sayfa 25
Reklam
Duş lifini bırakıp boş ellerini kalçasına götürdü. Du- daklarını yaladı. "Ee? Yanıma gelmeyi düşünmüyor mu- sun?" Gülümsedim. "Sadece bir dakikalığına seni izleme- nin tadını çıkarıyorum, bebeğim. Bu anı aklıma kazımak istiyorum." "Ah, ne kadar da tatlı." dedi ama sesindeki alaycı ton çok belirgindi. "Azgın bir
Sayfa 22
Sadece bedenlerden ibaret olsaydınız,karşınızda bulunuşum ve size söylediğim sözler boşluktan başka bir şey olmazdı,tıpkı ölülerin ölüleri sorguya çekmesi gibi. Ama hiç de öyle değil. İçinizde ölümsüz olan her şey güne ve geceye karşı özgürdür,ne tutulabilir ne de zincire vurulabilir,çünkü En Yüce'nin dileği budur. Siz O'nun soluğusunuz,tıpkı tutulup kafese konamayan rüzgâr gibi. Ve ben de,O'nun soluğunun soluğuyum."
Canavar. Evet, bu kelime ona yakışıyordu. Tüm kabusların ve çok daha fazlasını beden bulmuş haliydi. O, ben küçük bir kızken pencereme çarpan rüzgar, odamın köşesinden çekilmek bilmeyen gölge, yatağımın altında yaşadığından korktuğum, yetişkinlik yıllarıma kadar kabuslarımda bana musallat olan şeydi.
Ve ben, parmaklarının ardındaki yaseminin doğuşunda uyanacağım. Ve o zaman Anlat ben uyurken düşen bombaları. Anlat ben uyurken ıslanan yanakları. Söyle denizden kaç ördeğin uçtuğunu. Zırhlı tekerleğin çocuğun düşü üstünden geçtiği kargaşada
Sayfa 256
Reklam
Tanrının palmiyeyi, muzu, lezizkulkas köklerini, ormanın bütün kuşlarını, denizin bütün balıkla­rını hepimiz sevinelim, mutlu olalım diye verdiğini bilmi­yor. Diğerleri açlık ve yokluk çekerken, sadece birkaçımız yararlanalım diye vermediğini bilmiyor. Tanrı birine fazla meyve vermişse, o kişi meyveler elinde çürümemesi için ondan kardeşlerine vermelidir. Tanrı, bütün insanlara ellerini uzatır. O, birinin diğerinden daha fazla şeye sahip olmasını ya da birinin “Ben güneşte yatacağım, ama senin yerin gölge” demesini istemez. Hepimizin yeri güneşin altıdır.
Gerçek mutluluğun adı yoktu, nasıl bir şeydi, kimse bilmezdi. Mutluluk denen şey bir yerlerde süzülerek uçuyordu. O bir melodi, bir şarkı da değildi. Acaba melankolik bir yakınma mıydı? 'Ben benim!' Her insan biliyordu, ötelerde bir karartı gibi onu bekleyen gerçeği. Bir gün gelecek yaşlanacağız, çirkin bir yaratık olacağız ve ölüp gideceğiz.
Everest YayınlarıKitabı okudu
Mobbing Bank Diyor ki;
ÜLKE DE BÖLÜNMÜŞ İKİLİĞİN DOĞUŞ GÜNÜ 27 MAYIS DARBESİ Mobbing Bank Türk Fırtınası kitabı bir sır cümle ile şöyle başlar; ✓ Zulüm ilk çıktığı adrese geri döner ve başlatanı bitirir. Tek başına bir cümle olarak büyük bir mana içerdiği anlaşılmamış olabilir. Detaylarını yazayım en sonunda sırrı ve manası çok net anlaşılacaktır. Bir fitne
Savaş
Bir savaşın haklısı, galibi olabilmek için, sonuna kadar savaşmak ve yenmekten başka çare olmadığını ben işte o zamanlar anladım. Ya savaşacak, yenecektik ya da ölecektik!
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.