Bir başkasının onu nasıl sevebildiğini, sevmeye nasıl hakkı olduğunu bazen anlamıyorum, çünkü onu yalnızca ben o kadar yürekten ve o kadar fazla seviyorum ki, ondan başka ne bir şey tanıyor, ne bir şey biliyorum; ondan başka da bir şeyim yok zaten!
Az ama devamlı
Aslında harekete geçmek bin bir küçük eylemi yerine getirmktir. Büyük bir bilinç yöneticisi olan Bossuet, "büyük atılımlarla tırmanılan ama sonra sert bir düşüşle aşağı inilen olağanüstü çabalar"dansa "bazen en büyük çileyi veren ve yok edici olabilen küçük fedakarlıkları", mütevazı ama kesin kazançları, kolay ama sürekli yinelenerek farkına bile varılmadan alışkanlığa dö­nüşen fiilleri tercih ediyordu... az her güne yeter, yeter ki her gün o az kazanılsın.
Reklam
DOĞU: HAYAL GÜCÜMÜZÜN UÇSUZ BUCAKSIZ KIRKAMBARI
Doğu bizim kafamızda. Bizim Batılı kafalarımızın dışında Doğu yok. Hatta Batı'nın kendisi de yok. Batı, karşıt terimiyle aynı nedenlerle içimizde var olan bir düşünce. Ama biz onu tanımlamaya hiç gerek duymayız: O bizim kendimizdir. Biz kimiz? Doğu'nun ön yüzü mü? Ötekinin ötekisi mi? Pozitif kutup mu, doğrulanmışlık mı? Ama kimi zaman da madalyonun öteki yüzü: pozitifin negatifi. Böylece eski simgeler su yüzüne çıkıyor: bir an için Doğu ışıktır, evrensel ruhtur, iç dünyamızın sihirli mıknatısıdır, beceriksiz modernliğimize karşı takınılan bir mesafeliliktir. Ama en küçük bir olayda, sıçrayan ilk kanda, ışık titreşir, söner: Doğu, bizim korkumuzun balçığı içine gömülür; unutulmuşluğa geri çekilir, sonra düş olarak geri döner. Yol dönemecindeki sahte parıltı. Süs. Serap
Sayfa 24 - Özel Sayı 26, ORYANTALİZM, Ketebe Kitap ve Dergi Yayıncılığı, Derin Tarih, Tarih Okuyan Şaşırmaz, Genel Yayın Yönetmeni Taha Kılınç, Turkuvaz Dağıtım Pazarlama Albayrak MedyaKitabı okuyor
“benim birlikte dışarı çıkabileceğim kimsem yok, o yüzden evde duruyorum ve öylece yaşayıp gidiyorum”
Zamanın da pek o kadar kabahati yok, hiç şüphesiz, kabahat bizde, başımız sıkıya geldikçe zaman zaman, diyoruz...
Beşinci Mektup Ayrılık diye bir şey yok. Bu bizim yalanımız. Sevmek var aslında, özlemek var, beklemek var. Şimdi neredesin? Ne yapıyorsun? Güneş çoktan doğdu.
Reklam
Hiçbir yol O'ndan özgeye çıkmıyor aslında , "gönül tahtına O'ndan Özge sultan " olmuyor. Değil mi ki her şey O'ndan , gidecek her yok O'ndan başka. Gelinen yer yok O'ndan başka.
Sayfa 14
"Hiç faydası yok, her şeye eyvah demenin Talih zarımız hep yek oturmuş bir kez."
Kemal Sayar
Kemal Sayar
: "Güzellik, gören gözdedir," denir ya, işte o gözü de eğitmek gerekir. O yüzden gözü kirden, mâlâyânîden korumak lazım. Kulağı dedikodudan, gıybetten, kötü sözden, başkaları hakkındaki kötü haberden korumak lazım. Halbuki insan çok meraklı ve mütecessis. Kulak, başkalarının kötü haberlerini duyduğu zaman adeta kendinden geçiyor.
Sadettin Ökten
Sadettin Ökten
: Kendini aklıyor o sırada. "Bende bu yok," diyor. Demeyin. Anında olabilir, yahut vardır da farkında değilsinizdir.
Rivayet edildiğine göre İbrahim (as) mancınıkla ateşe atıldığında, Cebrail (as) ona: "Bir ihtiyacın var mı?" diye sorar. "Sana ihtiyacım yok" deyip, "Allah bana yeter, O ne güzel vekildir." (Ali İmran 172) mealindeki ayeti okumuştur. Ateşe atılırken Allah'a tam güvenini ortaya koyduğu için Allah Teala, onun hakkında "Sözünde duran İbrahim" (Necm 37) buyurmuştur.
Sayfa 491
Reklam
"peki o zaman cinsellik neden çocuklardan saklanıyor??" diye soruyor karine.. cevap çok basit: çünkü henüz buna anlam verecek bir kavrayışları yok, buna dahil olacak kapasiteye sahip değiller.. "peki ama anlamamak çok ağır değil mi??" diye karşılık veriyor.. "çocukların neredeyse yanı başlarında yaşanan durumları anlayamamaları onlar için ağır bir yük değil mi??"
Sayfa 53 - ayrıntı
C. Darwin'in evrim teorisindeki ölümsüzlüğe dair umudu
"...böylesine uzun sürmüş bir yavaş ilerlemeden sonra tam yok oluşa mahkum oluşu katlanılmaz bir düşüncedir. İnsan ruhunun ölümsüzlüğünü tam benimseyenler için, dünyamızın yıkılışı o kadar korkunç görünmeyecektir."
Bu birinci meyvenin hakikatına beni îsal ve sevkeden zevkî bir hissimdir. Şöyle ki: Bir zaman, ziyade rikkatimden ve fazla şefkatten ve acımak duygusundan zîhayat ve hususan onlardan zîşuur ve bilhâssa insanlar ve bilhâssa mazlumlar ve musibete giriftar olanların halleri çok ziyade rikkatime ve şefkatime ve kalbime dokunuyordu. Kalben diyordum:
Sayfa 10 - Envar NeşriyatKitabı okudu
"Herkes o kadar birbirinin aynısı ki, gelenler gidenleri ya da gidenler gelenleri aratmıyor. Galiba bu yüzden, kalabalığın yalnızlıktan bir farkı yok."
Sayfa 28 - Yapı kredi yayınlarıKitabı okuyor
"Peki, Allah’ın hem o günün Araplarının anlayacağı hem de sonrasında gelen milyarlarca insan arasında bu türden tartışmalara ve anlaşmazlıklara yol açmayan, hiç bir çağın bilimsel bakışıyla çelişmeyen, sonradan ortaya çıkacak bilimsel gerçekleri baypas etmeyen bir tarzda yalın bir dil kullanarak temel mesajını özlü bir şekilde gönderme kudreti yok muydu? Tabii ki vardı, yoksa zaten Tanrı olamaz. Demek ki mesele Allah’ın din dili-bilimsel dil, gerçek dil-metaforik dil diye bir ayırım yapıp, bu Araplar anlamazlar, en iyisi mesajımı bilimsel gerçeklerle çelişse de Arapların algıları üzerinden üreyen bir din diliyle göndereyim de aralarında tartışmadan mesajıma odaklansınlar demesinden kaynaklanmıyor. Mesele tamamen kitabın yazarının bir insan olması."
Sayfa 160 - e-bookKitabı okuyor
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.