Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
O gitmiş, çektiği ve farkında olmadan başkalarına çektirdiği acıları da beraberinde götürmüştü . ‘Amin!’ dedim kendi kendime ve ardından, hafif isterik bir ruh haliyle, sesli bir osuruk saldım – tabutun tam yanı başında.
Ben ağladığımda bütün dünya ağlardı – öyle zannederdim. Nadiren ağlardım. Genellikle mutluydum; güler, iyi vakit geçirirdim. İyi vakit geçirirdim çünkü , daha önce söylediğim gibi, hiçbir şeyi siklemezdim. Benim hayatımda bir şeyler ters gidiyorsa her yerde ters gidiyordu, bundan emindim.
Reklam
Ona rastladığımda hayatı yakaladığımı, ısırabileceğim bir şeyi elimde tuttuğumu sandım. Oysa hayatı bütünüyle elimden kaçırdım. Bağlanabileceğim bir şeye uzandım ve hiçbir şey bulamadım. Yakalama çabasıyla, bağlanma çabasıyla ona uzandığım ve sap gibi ortada kaldığım sırada aramadığım bir şeyi buldum ama – kendimi.
Kötü toprağın kötü ürünüydüm. Benlik ölümsüz olmasaydı hakkında yazdığım “Ben” çoktan dağılıp gitmiş olurdu. Kimileri anlatacaklarımın hayal mahsulü olduğunu söyleyebilir, fakat olduğunu tahayyül ettiğim her şey hakikaten oldu, en azından bana oldu. Halkımın tarihinde bir rolüm olmadığına göre tarih bunu inkâr edebilir, fakat söylediğim her şey yanlış, önyargılı, kinci, art niyetli bile olsa; ben yalancının, zehirleyicinin teki bile olsam sözlerim yine de gerçeğin ta kendisidir ve yutulması gerekecektir.
Pek çok ülkenin sokaklarında gezindim, fakat hiçbir yerde kendimi Amerika’da hissettiğim kadar değersiz ve aşağılanmış hissetmedim. Amerika'daki bütün sokakların birleşip bir foseptik çukuru oluşturduğunu düşünüyorum, her şeyin emilip sonsuza dek boka dönüştüğü bir ruh foseptiği.
Reklam
Tek bir büyük macera var, o da insanın iç yolculuğu ve o söz konusu olduğunda zamanın, mekânın, hatta icraatların önemi yoktur.
Her şey yarın içindi, fakat yarın asla gelmezdi. Şimdiki zaman bir köprüden ibaretti ve onlar hâlâ o köprünün üstünde sızlanıp durmaktalar, bütün dünyanın sızlanıp durduğu gibi ve tek bir budala bile çıkıp da köprüyü havaya uçurmayı düşünmüyor..
Daha sonra, büyüdüğümde, beni rahimden çıkarıncaya kadar analarından emdikleri sütün burunlarından geldiğini öğrendim. Gayet iyi anlayabiliyorum. Kımıldamanın âlemi var mı? Her şeyin sana bedava sunulduğu rahat ve sıcak bir sığınak terk edilir mi hiç?
Kötüydüm, başka bir deyişle, başından beri kötü . Sanki annemden zehir emmiştim ve o zehir, memeden erken kesilmeme rağmen bedenimi asla terk etmemişti. Sütten kesildiğimde bile bütünüyle kayıtsız kalmışım; çoğu bebek isyan eder ya da isyan ediyormuş gibi yapar, fakat ben umursamamışım. Kundaktayken bile filozofmuşum.
Reklam
Hayatımda hiç kimseyi ya da hiçbir şeyi kıskanmadım. Aksine, herkese ve her şeye acıdım sadece.
Arada bir arkadaşlarımdan biri kendini dine verir, bu da beni kusturmaya yeterdi. Tanrının bana ne kadar ihtiyacı varsa benim de O’na o kadar ihtiyacım vardı. Gerçekten bir Tanrı varsa, soğukkanlılıkla karşısına dikilip yüzüne tükürürüm diyordum sık sık kendime..
Gidişatı değiştirmeye çalışmayı beyhude buluyordum; kalben değişmedikçe hiçbir şeyin değişmeyeceği kanısındaydım ve insanların kalplerinde yatanları kim değiştirebilirdi?
Her şeyde hemen karşıtını görüyordum, çelişkiyi; gerçekle gerçekdışının arasında da ironiyi, paradoksu. Kendi kendimin baş düşmanıydım. Yapmak istediğim, ama yapmasam olmaz dediğim hiçbir şey yoktu. Çocukken bile, hiçbir eksiğim olmamasına rağmen ölmek isterdim; Vazgeçmek isterdim Çünkü çabalamak bana bir şey ifade etmezdi. Talep etmediğim bir yaşamı sürdürmekle hiçbir şeyin kanıtlanmayacağını, doğrulanmayacağını, artmayacağını ya da eksilmeyeceğini hissediyordum. Etrafımdaki herkes ya başarısızdı ya da gülünç. Özellikle de başarılı olanlar. Başarılı olanlar içimi sıkıyorlardı.
Bir kez ruhunu teslim ettin mi her şey mutlak bir kesinlikle gelişir, kaosun ortasında bile..
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.