Tahsilsiz insan yontulmamış, işlenmemiş bir taşa benzer. Taşlar ise çeşit çeşittir. Çakıl da taştır, pırlanta da! Bir pırlanta taş, kumlar ve adi taşlar arasında bulunduğu halde yine pırlantadır. Ancak onun meydana çıkıp ışık vermesi, baş, göğüs, bilek, parmak gibi yerlerde yer edinmesi o adi taşlardan soyulup düzeltilmesine ve tıraş edilmesine bağlıdır; öğrenim işte o pırlantayı söylediğimiz hale getirmek üzere kullanılan alet edavata benzetilebilir.
armstrong Mustafa Kemal'in okuduğu okulların sırasını karıştırıyor Aynı sayfada yazarın bilgisizliğine bir örnek daha: Gazi'nin, Manastır İdadisi'ni başarıyla bitirdikten sonra İstanbul'da Erkân-ı Harbiye Mektebi (Harbiye) için özellikle seçildiği ve oraya teğmen olarak gönderildiğini yazıyor. Halbuki Gazi, Selanik Rüştiyesi'nden sonra lise öğrenimi için Manastır'a gitmiş, orada üç senelik öğrenimi bitirdikten sonra İstanbul'daki Harbiye Okulu'na geçmiştir. Burada üç sene öğrenimden sonra teğmen olmuştur. Ondan sonra Harp Akademisi'ne (Erkân-ı Harbiye Mektebi) girmiş, orada üç sene öğrenim görmüş, Kurmay Yüzbaşısı olarak çıkmıştır.
Reklam
Türkiye'ye ihraç edilen laikliği Şerif Mardin'den özetleyecek olursa şudur: "1930'larda Türk milliyetçiliği baştan sona laikti. [...] Lâtin âlfabesinin kabulü, dilin Arapça ve Farsça sözcüklerden arındırılması. Türk kültüründe odağın İslâmiyet'ten uzaklaştırma girişiminin bir diğer yüzüydü. [...] Jön-Türk. ihtilâli, mesleki öğrenim görmüş olan bu entelijansiyanın yeni yönetimini meşrulaştırdı. Laik siyasî görüşe sahip bu yeni elitin üstünlüğü 1950'ye kadar sürdü. [...] Laiklik Türkiye' de dinin resmî bir müessese hâlinden çıkarılmasından öte bir anlam taşıyordu. [...] Türkiye'deki olumsuz laiklik düşkünlüğü, din araştırmalarını önemli ölçüde fakirleştirdi. [...] Cumhuriyetin sembolizmi kök salamayacak kadar yüzeyseldi ve estetik zenginliklerden yoksundu. [...] Laikliğin devam etmesinin sebebini. Kemalist ilkelerden destek alan periyodik askerî müdahalelerde aramamak gerekir. Çok daha önemli olan etken, laik sistemin yarattığı yeni bazı statülerdir. [...] Hâkim, Savcı, avukat. profesör ve yöneticiler. Laik Türk aydınlarını kültürü. Batıdan kaynaklanan yapıtaşlarından oluşmuştur... Bunun en iyi örnekleri de akademik personel, diploma gerektiren meslekler ve bürokrasi içinde bulunur."
AİLEDEN BAŞLAYAN ÖĞRENİM HAYATINDA VE ÇALIŞMA SÜRESİNCE DEVAM EDEN PRATİKLERDE "İCAT ÇIKARMA!", "SORU SORMA", "ÇOK İTİRAZ EDİYORSUN", "NE ÇOK SORU SORUYORSUN", "ELEŞTİRİYORSUN" GİBİ TEPKİLER. SORU SORMAKTAN UZAKLAŞTIRILAN NİCE İNSANIN SÜREÇ İÇİNDE AKLINI KULLANMAKTAN İMTİNA ETMESİNİ VE BAĞLI OLDUĞU KİŞİ YA DA KURUMUN CEVAPLARINI KENDİSİNE REHBER EDİNMESİNİ KOLAYLAŞTIYOR.
... birkaç kitap okuyan ve biraz öğrenim yapan herkes kendini Don Kişot sanıp, bir delinin bile aklına gelmeyen çeşitten okullar kurmaya kalkıyor. Böyle bir okuldan, köyde de şehirde de işe yaramayan adamlardan başka bir şey çıkmıyor. Lakin toprak sahiplerimiz, birer iyilik sever şövalye olmaktan ve kimsenin işine yaramayan hastaneler kurumlar için milyonlarca ruble harcamaktan çekinmiyorlar. Hem kendilerine, hem ailelerine zararları dokunuyor bu yüzden. Zaten insanseverliğin sonu budur.
Sayfa 323Kitabı okudu
Aslında, sözgelimi, insanın zengin, iyi bir aileden gelmesi, hoş görünümlü, eğitimli, akıllı, hatta iyi niyetli olması, ama öte yandan hiçbir yeteneğinin, hiçbir özelliğinin, hatta hiçbir tuhaflığının, kendine özgü tek bir fikrinin olmaması, yani kesinlikle “herkes gibi” olmasından daha sıkıcı bir şey düşünülemez.Zengindir, ama bir Rothschild değildir; saygın bir ailesi vardır, ama hiçbir zaman bir etkinliği olmamıştır; dış görünümü hoştur, ama neredeyse hiç ifade yoktur hoşluğunda; iyi bir öğrenim görmüştür, ama onu nerede kullanacağını bilemez; aklı vardır, ama kendi fikri yoktur; kalbi vardır, ama soyluluktan yoksundur vesaire, vesaire... Böyle insan çoktur dünyada, hem tahmin edildiğinden de çoktur.
Sayfa 585Kitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.