Kudurmuş gibi okudum. Önce gizlice,sonra, normal öğrenme zamanının artık geride kaldığını hissettiğimde, herkesin önünde; ama okumadan aldığım zevki ve verdiğim önemi gizlemeye özen gösterdim.
Her şeyden milyonlarca var. Milyonlarca dizi var. Milyonlarca film var. Kitap var. Fenomen var. Ünlü var. Yaşam biçimi var. Sevgili var. İlişki türü var. Akım var. Ekol var. Bilgi var. Herşeyden milyonlarca olunca devasa bir çöplüğün içinde kaybolup gidiyor insan. Kendi hayatı da çöplüğe dönüşüyor. Bütün dizileri izlemeye kalkıyor. Bütün kitapları okumaya çalışıyor. Bütün akımları bilmeye, bütün tatları denemeye, bütün bilgleri öğrenmeye çalışıyor ama olmuyor. Çünkü insan herşeyi bilemez. Bütün dizileri izleyemezsin. Bütün kitapları okuyamazsın… gerçekten bilmeye değer olanı bulmak zorundasın kendin için. Kendi sorularının cevabını veren kitapları okumak gibi…dışarda hızla akıp giden bir hayat yok. Kaçırdığın bir şey yok. Dışarısı tam bir çöplük. Herkes eline geçirdiği çöpün eşsiz olduğunu sanıyor ve seni de buna ikna edip paniklemene neden oluyor. Başkasının elindeki çöpü bilip öğrenme telaşına düşüyorsun. Bence önce biraz yavaşlamalısın. Hatta biraz yalnız kalmalısın. Yalnızlıkla ilgili bütün sorularını yalnızlığın kendisine sor önce
Şu an kısaca bahsettiğim konular önemli. Ancak felsefi tartışmanın konusu olan hiçbir şey, adalet için doğduğumuzu ve adaletin fikirle değil doğayla sağlandığını açıkça anlamaktan daha değerli değil. İnsanlar arasındaki ottak bağları incelerseniz, bunu net bir şekilde görürsünüz. Hiçbir şeyin diğerine, biz insanlar arasındaki benzerlik kadar büyük benzerliği ve yakınlığı yoktur. Eğer bozulmuş alışkanlıklar ve yanlış fikirler zayıf zihinleri çarpıtıp onları yoldan saptırmasa, hiç kimse kendisi gibi olmaz, tüm insanlar aynı olurdu. Dolayısıyla, bir insan için kabul edilen tanım, tüm insanlar için aynı derecede geçerlidir. Bu da tür içerisinde hiçbir farklılığın olmadığının yeterli bir kanıtıdır; eğer farklılık olsaydı, hepsi için tek bir tanım geçerli olmazdı. Özellikle, sayesinde hayvanlardan üstün olduğumuz, onun aracılığıyla çıkarımlar yapabildiğimiz, yargılara varabildiğimiz, başkalarının fikirlerini çürütebildiğimiz, tartışmalar ve gösteriler yapabildiğimiz tek şey olan akıl, herkeste ortaktır, her ne kadar bilginin özellikleri farklılık gösterse de tüm akılların öğrenme kapasiteleri aynıdır. Aynı şeyler duyular tarafından kavranır ve daha önce bahsettiğim, zihne etki eden anlama ilkeleri, tüm insanlara benzer şekilde etki eder ve zihnin yorumlayıcım olan dil, sözcükler bakımından farklı olabilir ama tikirlerde aynıdır. Kimse yoktur ki bir kılavuz yardımmyla erdeme ulaşamamış olsun.
Yerleştirme: Hissederek ve yaparak.
Bu tür öğrenme stilinde mantık yerine sezgiler kullanılır. Bu tarz öğrenme stilini kullanan bireyler, içsezilerini takip ederler. Başkalarından aldıkları bilgileri analiz ederek içselleştirirler. Bu tür insanlar planları tümüyle görmekten ve yeni durum ve sorunlarla uğraşmaktan hoşlanırlar.
Değiştirme
KOLB'ÜN DÖRT BASAMAKLI ÖĞRENME DÖNGÜSÜ
Kolb'ün Öğrenme Kuramı'nda 'öğrenme döngüsü'nün dört basamağı vardır. İnsan öğrenirken bu dört basamaktan geçer.
1. Somut yaşantı: Kişinin yeni bir deneyim yaşaması ya da önceki bir deneyimini yeniden yorumlaması.
2. Gözlemler ve yansımalar: Yeni bir deneyimin gözlemlenmesidir. Anlama ve deneyim arasındaki uyumsuzluklar dikte değerdir.
3. Soyut kavramsallaştırma: Düşünerek yeni fikirler ortaya çıkarmak. Halihazırda olan bir soyut kavramın değişimi ile de olabilir.
4. Yeni durumlarda kavramlan test etme: Yeni fikri hayata farklı ortamlara uygulayarak test etme.
"İlmi, insanlara anlatmak için öğrenme, amel etmek için öğren. Çünkü ilmi ile amel etmeyenin konuşması, kendisine fayda sağlamaz, yararı başkasınadır," diyen Hz.Hızır'ın (as) öğüdü hepimiz içindir.
En iyisi gençlerde öğrenme hevesini ve sevgisini uyandırmaktır,yoksa kitap yüklü birer eşek yaparız onları,kırbaç zoruyla bilim dolu çanta taşıtıyorlar onlarsa; oysa bilimi evimizde saklamak yetmez evlenmek gerek onunla.
Mağara gençleri diye anılan "Ashâb-ı Kehf"i Kur'an-ı Kerim bizlere (f-t-y) kökünden gelen "feta" kelimesi ile anlatıyor. Bu kök sözlükte "yorumlamak, isabetli yorum yapmak, sorgulamak" anlamlarına geliyor. Bu kökten gelen "yiğit, mert, genç anlamlarındaki "feta” ise soyut düşünmenin, anlam aramanın başlayıp öğrenme arzusunun ve görünenin arkasındaki nedenleri sorgulamanın zirveye çıktığı dönemi işaret eden bir kelime. Bu kelime ile anlatılan gençler ise putperest bir topluluk içinde tek Yaradan'ı bulmuş, toplum tepkisine güçleri yetmeyeceği için inançlarını bir süre gizleyen gençlerdir. Durumları ortaya çıkınca mert bir şekilde topluluk içinde inançlarını itiraf edi- yorlar. Bu itiraflarından sonra yüzleştikleri zulüm ve baskı nedeniyle bir kovalamacaya maruz kalıyorlar. Köpekleri ile birlikte mağaraya saklanıyorlar.77 Kur'an, inançları nedeniyle ölümü göze alan bu tazecik hayatları "yiğitler, civanmertler" diye anlatıyor bizlere. Biz, ergen çocuğumuzun tevhid inancı uğruna bir yol çizmesine nasıl yaklaşıyoruz? O yolun sırat-ı müstakîm olması için öncesinde neler ekiyoruz zihnine? Ya da ekiyor muyuz?
Sevgili çok-hissedenler; siz 'bozuk' değilsiniz, bir ıssız ada da değilsiniz. Limbik sisteminiz, mizacınız ve öğrenme geçmişiniz nedeniyle oldukça hassassınız. Sizin yerinizde olmak ve duygusal mekanizmanız açıldığında karşılaştığınız şeyle yüzleşmek cesaret ister. Kronik duygularınız, ne kadar bunaltıcı olursa olsun, sizi tanımlamaz.
Her öğrenme, birazcık ölümdür. Her yeni bilgi parçası, önceki bir kavrama meydan okur ve onu daha iyi bir şey olarak yeniden doğabilmesi için kaosun içinde çözülmeye zorlar. Bazen bu tür ölümler bizi neredeyse yok eder. Bu tür durumlarda, ya asla iyileşemeyiz ya da iyileşirsek çok değişiriz. İyi bir arkadaşım, onlarca yılık eşinin bir ilişkisi olduğunu öğrendi. Bunu hiç beklemiyordu. Bu durum onu derin bir depresyona soktu. Yeraltı dünyasına indi. Bir noktada bana, "Her zaman depresif insanların, bu halden silkinerek kurtula bileceğini düşünürdüm. Neden bahsettiğim konusunda en ufak bir fikrim yokmuş." dedi. Zamanla, derinlerden geri döndü. Pek çok açıdan yeni bir adamdı. Ve belki de daha bilge ve daha iyi bir adam. Yaklaşık yirmi kilo verdi. Bir maraton koştu. Afri ka'ya gitti ve Kilimanjaro Dağı'na tırmandı. Yeniden doğuşu, cehenneme inmeye tercih etti.