Günümüze...
"Biliyorum," dedim, "ama siyasi liderlerimiz ya yozlaşmış ya da cahillerdi." Carol başını iki yana sallayarak, "Her ulus kendi liderlerini hak eder, lâyık olduğu kişiler tarafından yönetilir" dedi "Sen başkalarının suçlayarak kendi sorumluluğundan kaçma ya çalışıyorsun. Lütfen Jon, benim burada seni veya mikro toplumunu yargıladığımı düşünme. Mikro insanı, mikro insan gibi davrandığı için suçluyor veya kınıyor değilim. Bu onun elinden gelen tek davranış biçimiydi, çünkü sadece böyle davranmayı öğrenmişti. Ama ben senin bu daha geniş perspektifi görmene yardımcı olmalıyım." "Ama" diye karşı çıktım, "insanların diğer insanlara karşı bencilce, acımasızca, hatta şiddet içeren davranışlarını nasıl olur da kınamazsın? Özellikle, bu davranışlar neredeyse tüm gezegenimizi yok edecek kadar bencil ve öngörüsüz hale gelmişse?" "Bu, insanın kendi eylemlerinin sonuçlarını öğrenebilme sinin tek yoluydu" diye yanıtladı Carol. "Öğrenme sürecinde hatalar olmazsa olmaz; onlar gereklidir. Ayrıca, bu sadece kısa vadeli mikro bakış açısından korkunç görünür. Makro bakış açısından her şey mükemmeldir. Her şeyin bir amacı vardır ve her şey mutlu sona ulaşır, çünkü her şey mükemmel Makro farkındalığa doğru tekâmül etmektedir."
İnsan davranış kalıplarını ileri doğru dönüştüren gerçek bir dürtü olan öğrenme kapasitesinden başka hiçbir şey insanı içgüdülerinin temel planından bu kadar uzaklaştıramaz. Varoluşumuzun değişen koşullarından ve uygarlığın getirdiği yeni uyum ihtiyacından en çok o sorumludur. Aynı zamanda, insanın içgüdüsel temeline yabancılaşmasından doğan çeşitli psişik rahatsızlıkların ve zorlukların, yani köklerinden kopmasının ve kendisi hakkındaki bilinçli bilgisi ile özdeşleşmesinin ve bilinçdışını zedeleme pahasına bilinçle bu kadar ilgilenmesinin kaynağı da odur. Sonuç olarak, modern insan ancak kendisinin bilincinde olabildiği ölçüde tanıyabilmektedir kendisini. Bu da büyük ölçüde çevresel koşullara, bilgi edinme dürtüsüne ve özgün içgüdüsel eğilimlerini bir ölçüde değiştirerek kontrol altına almasına bağlı olan bir yetenektir. Dolayısıyla insanın bilinci çevresindeki dünyayı gözlemlemeye ve araştırmaya yönelir ve ruhsal ve teknik kaynaklarını bu dünyanın özelliklerine uyarlamaya çalışır. Bu iş o denli zorlayıcı ve yerine getirildiğinde o denli karlı bir iştir ki, insan bu süreç içinde kendini unutur. İçgüdüsel doğası ile ilişkisini kaybeder ve gerçek benliğinin yerine kendi hakkındaki fikrini koyar. Ve hiç farkına varmadan bilinçli faaliyetinin ürünlerinin gerçeğin yerine geçtiği, tamamen kavramsal bir dünyanın içine kayar. İçgüdüsel doğasından kopması insanı kaçınılmaz olarak bilinç ile bilinçdışı, ruh ile doğa, bilgi ile inanç arasında çelişkiye sokar. Bu bölünme insanın bilincinin artık içgüdüsel yönünü görmezden gelemediği veya bastıramadığı noktada patolojik hale dönüşür.
Reklam
Hayata olumlu bakmanın, bizim ülkemizde, "Polyannacılık"tan öte bir karşılığının olmadığının farkındayım. Sanki boş bir inançtan bahsediyor gibi, safça bulurlar insanlar bu duruşu. Sürekli eleştirmenin, beğenmemenin bir tür öğrenme yöntemi olarak kullanıldığının da farkındayım. Olumsuz cümleler kurmak gerçekçi olmaktır çünkü bazıları için. Lakin bildiğim bir şey var ki, düşünce, his ve davranış birbiriyle çok ilgili. Kötü düşünen, kendini kötü hissediyor, kendini kötü hisseden, yeni bir adım atmak için cesaret bulamıyor kendinde. Cesareti olmayan da aynı kısır döngünün içinde dönüp duruyor.
Biz hem gökyüzünün, hem yeryüzünün çocuklarıyız. Bu gezegen üzerindeki varlığımız süresince tehlikeli bir evrimsel yük sırtlamış bulunuyoruz. Bu yük torbasının içinde saldırıya ve töreye yatkınlık, liderlere baş eğme ve yabancılara düşmanca davranış gibi kalıtsal eğilimler yer alıyor. Fakat aynı zamanda başkalarına karşı şefkat, çocuklarımıza karşı sevgi, tarihten bir şeyler öğrenme ve giderek zekâ ve yeteneklerimize bir şeyler katma eğilimlerine de sahibiz; bunlar da hayatta kalmamıza ve refahımızı sürdürmeye yarayan etkenler... Yapımızdaki bu eğilimlerin hangileri üstün gelecek bilmiyoruz...
Kozmos henüz dün keşfedildi. Bir milyon yıl boyunca herkes Dün ya'dan başka bir yer olmadığını düşünüyordu. Derken, türümüzün yeryü zündeki ömrünün yüzde birinin onda birine eş süresinde, Aristarkhos tan günümüze dek uzanan kısa bir zaman diliminde evrenin merkezi olmadı ğımızı ve evrenin varoluş amacının üzerimizde toplanmadığını üzülerek
Sayfa 336 - Altın Kitaplar
Dijital ve sosyal medya kullanımındaki artışa bağlı olarak bireyler için depresyon, dikkat dağınıklığı ve öğrenme bozukluğu, anksiyete, siber zorbalık, uyku bozukluğu ve miyop, davranış sorunları, yasa dışı madde kullanımı, fiziksel ve zihinsel durum bozuklukları yaşama ihtimali artarken bu kişiler mahremiyet ve mahremiyetin tehlikeye atılması gibi durumlarla da karşı karşıya kalmaktadırlar.
Reklam
Hayatı daha zengin ve doyumlu yaşamanın ön şartı alternatif yaratabilmektir bu durumda bir tek şey yapılabilir o da benim yaptığım diye düşünmek veya aynı durumla karşılaşsam yine aynı şeyi yaparım demek hayatı daraltmak tecrübelerden ders almamak ve başarısızlık ihtimalini artırmaktır alternatif yaratabilmek için zeka bilgi cesaret ve istek
Psikanaliz, nevrozu belli psikodinamiklerin sonucu olarak görür ve buna bağlı olarak sağlam bir aktarım ilişkisi gibi diğer psikodinamikleri devreye sokarak iyileştirmeye çalışır. Davranış terapisi ise nevrozu belli öğrenme veya şartlanma süreçlerine bağlar ve buna uygun olarak rahatsızlığı ortadan kaldırmak için yeniden öğrenmeyi veya yeniden şartlanmayı öngörür.
Biz anneleri bağırıp çağırmaya iten temel sebeplerden biri de yanlışı düzeltme refleksimizdir. Çocuğumuzu yağlı ellerini halıya sürerken, arkadaşının saçını çekerken, kardeşine vururken gördüğümüzde,anlık bir refleks olarak bağırmaya başlarız. Niyetimiz ne kadar iyi olsa da, davranışımızın tazyiki yüzünden genellikle istediğimiz sonucu alamayız.
Sayfa 26 - HayykitapKitabı okuyor
Cemil Meriç, Türk insanına, Türk düşüncesine verebileceğinin hepsini verebildi mi? Hem evet, hem hayır. Evet, çünkü 38 yaşından itibaren gözleri görmeyen bir insandır 0. Okuması yazması mümkün değildir tek başına. Okunanları aklında tutması, ayıklaması, belli sentezlere varması, bunları yazdırması, yazdırdıklarından makaleler yapması, o makaleleri kitaplaştırması... nasıl güçlü bir hafızaya, nasıl kuvvetli bir iradeye, çalışma, öğrenme ve öğretme azmine dayanır söylemeye gerek var mı? Bu şartlar altında yapabileceğinin azamisini yapmış bir insandır Cemil Meriç. Verebileceğinin hepsini tabii ki verememiştir, çünkü, en değerli fikir arkadaşını, en algılayıcı uzvunu, gözlerini kaybetmiştir. Eğer bu felaket Cemil Meriç'i bulmasıydı, inanıyoruz ki, o, verdiklerinin kat kat fazlasını verecek, fikir adamlığının yanı sıra, belki bir aksiyon adamı da olacak, fikirlerini kalemiyle savunduğu kadar, siyasî tercih ve davranışlarıyla da savunacak, kafalardaki mefhumlar keşmekeşini aydınlatmakla kalmayacak, siyaset planında da ortaya çıkan düşünce, davranış ve karar karmaşıklığına kendi çapında bir son vermeyi deneyecekti.
Reklam
_Yaşam, ufacık şeylerden, küçük mutluluklardan oluşuyor. Hiçbir şey büyük ve kutsal değil. O yüzden sözde büyük olan şeylere ilgi duyarsan yaşamı ıskalarsın. Yaşam bir bardak çayı yudumlamak, bir dostla sohbet etmek, sabah yürüyüşe çıkmaktır, ama illa belli bir yere doğru değil, amaçsız, son belirlemeden hareket etmektir. Böylece herhangi bir
Öğrenme teknikleri, davranış değişikliği ve diğer stratejilerin tümü yalnızca bağlanma ilişkisi korunursa sağlam bir temele sahip olur.
Yaşamın erken dönemlerinde anlayış gücünün gelişmesi­ne yeterince önem verilmemesi, sanıldığından daha kötü sonuçları beraberinde getirir: çünkü akıllı ve zihinlerini geliştir­miş kadınların sahip oldukları o az bilgi de, erkeklerinkilerle karşılaştırıldığında daha rastgele edinilmiş bilgilerdir; bilgi bireyin deneyimle gözlemlediklerini
Sayfa 35 - Pdf - Bölüm 2: Cinsellik Üzerine Sürüp Giden Bir Kanının TartışılmasıKitabı okudu
330 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.