Yaşam okulunda bir ömür süren yolculuktur öğrenmek, o yüzden acele etmek yerine doğamızla yavaş yavaş, derin bağlar kurarak ilerlemek bu yolculuğu daha da anlamlı kılacaktır.
Karanlıktakilerin sayısını azaltıp, aydınlıktakilerin sayısını çoğaltmak, işte hedef budur. Bu yüzden "Bilgi!", "Bilim!" diye bağırıyoruz. Okumayı öğrenmek ışığı yakmaktır; tüm hecelemeler kıvılcımlardır. Zaten aydınlık demek illa ki sevinç anlamına gelmez. Aydınlıkta da acı çekilir; ateşin fazlası yakar. Alev kanadın düşmanıdır. Uçmaya ara vermeden yanmak dahinin mucizesidir.
Bilgilendiğinizde ve sevdiğinizde daha fazla acı çekersiniz. Gün gözyaşlarıyla doğar. Aydınlıktakiler en azından karanlıktakiler için ağlarlar.
Öğreneceği şeyleri çabucak öğrenmek isteyen çırak, aslında uğraşını küçümsemekte, dolayısıyla da özünü küçültmektedir.
Zor uğraşların ustası olmak için uzun süren çıraklıkları göze almak, böyle bir çıraklığı, yükü-tadıyla sevmek gerekir.
...
"İnsanın bildiği her şeyi anlatması gerekmez. Bir hanımefendiye yakışmaz. Hem insanlar başkalarının kendilerinden daha bilgili olmasından hoşlanmaz. Buna sinir olurlar. Düzgün konuşarak onları değiştiremezsin, bunu onların öğrenmesi gerekir. Öğrenmek istemediklerinde de çeneni kapalı tutmaktan ya da onların anlayacağı dilde konuşmaktan başka çaren kalmaz."