Oğulları mezarlarında uyurken, bilme ve zenginlik tutkusuyla yoldan çıkan insanoğlunun, yığınlar ve ordular halinde kan dökmesini, devasa kasaları para, altın ve günahla doldurmasını, kapıldığı kibirle Tanrı'yı öldürmesini ve çarmıha germesini seyretti.
Hırs-Kibir
Geride zürriyetini yaşatacak birer evlat bırakmaksızın oğullarının teker teker ölümlerini temaşa etti. Herbirinin acısını ve dökülen kanını tattı. İbret ve üzüntüyle soyunun kuruduğunu anladı. Oğulları mezarlarında uyurken bilme ve zenginlik tutkusuyla yoldan çıkan insanoğlunun, yığınlar ve ordular halinde kan dökmesini, devasa kasaları altın, para ve günahla doldurmasını kapıldığı kibirle Tanrı’yı öldürmesini ve çarmıha gerilmesini seyretti. Kendi de onlardan biriydi ve Hakikat’i görür görmez büyük bir utanç duydu.
Sayfa 109 - İletişimKitabı okudu
Reklam
Tanrı'da yok olmak veya Tanrı olmak...
Oğulları mezarlarında uyurken, bilme ve zenginlik tutkusuyla yoldan çıkan insanoğlunun, yığınlar ve ordular halinde kan dökmesini, devasa kasaları para, altın ve günahla doldurmasını, kapıldığı kibirle Tanrı'yı öldürmesini ve çarmıha germesini seyretti. Kendi de onlardan biriydi ve, Hakikat'i görür görmez büyük bir utanç duydu. Dünyevi bilgiyi reddedip Tanrı'ya erişmek, onu görmek istiyordu. Bu dileği kabul edildi ve göklere yükselmeye başladı. Artık ışığın içinde, Huzur Ülkesi'ndeydi. Göklere yükselirken Aydınlık gitgide artıyordu. İşte tam bu sırada yoluna Azazil çıktı ve ona, sonsuz bilgeliğin meyvesini uzatıp, Tanrı'da yok olmak ile Tanrı olmak arasında bir seçim yapmasını istedi. Yok olmak, olmaktı; ama o, Tanrı olmak istedi ve Bilgelik Meyvesi'ni tattı. Tanrı'yı değil, iyi ve kötüyü bildiğinde, böylece o kendisinden ayrıldı, özünü kaybetti.
Sayfa 109 - İletişim YayınlarıKitabı okudu