"Sana asla olabildiğince çok kitap okumanı önermiyorum. Ancak hatırlamalısın ki bazı kitaplar tadına bakmak, bazıları önce ağızda iyice çiğnemek ve bazıları da bütün halde yutmak içindir.
Bu incelemede kitabın içeriğiyle ilgili önemli noktalar olabilir!
Eğer kitabı okumayı düşünüyorsanız ve etkilenmeyeceğinize inanıyorsanız okumaya devam edin.
Ya da yine okumayı düşünüyor ve etkilenmenize rağmen kitabı okuyacağınız süreye kadar hafızanızdan atabileceğinize inanıyorsanız yine devam edin.
Ya da sadece bu incelemeyi ben yaptığım için
Ciddi okurlar bilirler ki, kitap okumak sayfaları, cümleleri yutmak değil; içlerinden kendi hayatımız için bir şeyler çıkarabilmek. Tabi okuya okuya, okur artık usta bir avcı haline gelir. İyi düşünce avcısı.
Avcı mı? Gezgin mi? Okumak için okumak mı? Yaşam için okumak mı? Sanırım okurken kendimize sormamız gereken sorulardan birkaçı..
Metafor Olarak Okur, ciddi okurların, okumak için okuyanların, hobi olarak okuyanların..Kısaca okuma edimini seven her okurun okuması gereken bir kitap..
Chesterton, ''Her sıradan kitabın bir yerinde gömülü beş altı söz vardır, geri kalanların hepsi aslında onlar için yazılır.'' demiş ya hani.. Bu kitap ise, baştan sona okuma üzerine yazılmış ve sayfa sayısından çok daha fazla söylenecek anlam barındırıyor.
Manguel, bu nezih kitabın son sayfasında şöyle diyor:
''Biz okuyan yaratıklarız, sözcükleri sindiririz, sözcüklerden meydana geliriz, sözlerin dünyada bulunmamıza araç olduğunu biliriz, ayrıca gerçekliğimizi sözcüklerle belirleriz, bizler de sözcüklerle özdeşleşiriz.''
Ekşi sözlükte gezinirken eksisozluk.com/kafkaesque--491638 isimli kullanıcının derlediği okuyup bazı noktalarına çok şaşırdığım bir yazıyı sizlerle paylaşmak istiyorum. Ne kadarı doğru pek emin değilim ama yazılan bir çok bilgiye az çok aşina olduğumu hayretle farkettim.
Buyrun;
Dünya edebiyatının en önemli isimlerinden biri olan
ah zarifoğlu, ah zarifoğlu!
en sevdiğim şairin bu kitabını edinir edinmez heyecan ile açtım sayfaları. bir çırpıda yalayıp yutmak istedim ne kadar kelime var ise. -eh ama yapamadım nihayet.-
çünkü sevgili dostlarım, kitapta hemen hemen her cümle üzerinde düşünüyor insan. öyle ağır, öyle düşündürücü sözler var ki! sadece kendi yaşadığı zamanı değil, resmen günümüzü de görmüş de yazmış zarifoğlu.
kitapta genel olarak doğaya ve eskiye kaçışın havası esiyor. ki bence haklı olarak. zarifoğlu’nun da dediği gibi beton kaykılı bu dünyada elbet yaşanmıyor.
onun dışında belirttiğim gibi kitap yaşam üzerine çok düşündürücü. kendisine ait anıları derlemiş bu eserinde. okurken bir çok kez kitabı elimden bırakıp düşünmek, bir cümleyi defalarca okumak, bir çok satırın altını çizmek zorunda hissettim kendimi. bazen kelimeleri çokça da zorluyor zihni. şimdi dönüp sayfalara bakınca, bir çok da not aldığımı fark ediyorum kitap üzerinde.
“şâir, yaşamayı varlık ve oluşun özüne dokunan bir derinlik içinde algıladığı ve arka plandaki hikmetle anlaşarak yaşadığı için, hikmetin onun anlatımında parıldaması pek tabiidir.”
satırlarında Yaradan’ın varlığını iliklerine kadar hissediyor insan. zarifoğlu resmen özüne dönmesi için kalemiyle zorluyor insanı.
“bir kalbiniz var,” diyor, “onu tanıyınız.”