"Korkulan biri olmak, sevilen biri olmaktan daha güvenli,"
Mi?
Dizisini izlemeden kitabını da okuyayım diyerek başladığım bir kitap oldu. Yazarın
Kayıp Kız kitabını veya filmini hepimiz duymuşuzdur diye düşünüyorum. Ben de bu kitapla bir başlangıç yapmış oldum. Konusundan kısaca bahsedecek olursam:
Camille, bir gazetecidir ve yıllardır gitmediği kasabasına bir cinayet dizisini çözmek için gider. Ancak kasaba, Camille ve aile sorunları ile geçmişin karanlık sırlarını da su yüzüne çıkarır.
Genel olarak bir gerilim kitabı olmadığını düşünsem de beğendiğim bir kitap oldu. Katili tahmin etmiştim zaten. Yazar kitabın potansiyelini de güzel yönlendirmişti. Özellikle o geçmiş sahneleri benim bile canımı yaktı. Annesi ile arasındakiler...
Ve tabii ki sinir olduğum konular da var: Karakterler! Camille'in beni fazlasıyla deli eden çok davranışı vardı, John ile aradındakileri direkt örnek gösterebilirim buna. Richard eh işte bir karakterdi, bir sevdim bir sevemedim. Amma... Okurken sabır çektim, Adora da aynı biçimde.
*𝙨𝙥𝙤𝙞𝙡𝙚𝙧* Camille ve yara izleri beni bile çok üzdü, Adora'nın gördüğü zamanki tepkisi... Sakinim... sakinim... (öyle miyim?) *𝙨𝙥𝙤𝙞𝙡𝙚𝙧 𝙨𝙤𝙣𝙪*
Akıcı ve gerilim/polisiye tarzı bir kitap okumak istiyorsanız önerebileceğim bir kitap oldu. Ana hatlarıyla beğendim, katil bulma sürecini pek tahmin edemesem de katili buldum. Sıra dizisindee!!
Kitapların gölgesi hep üzerinizde olsun!
Keskin ŞeylerGillian Flynn · Artemis Yayınları · 0233 okunma
Aşk lafını ağzına almazdı Yakamoz. Nerede aşık görse garipser, aşk acısı gördü mü dayanamaz, gülerdi. Çok ketumdu, kimseye hiçbir şey söylemezdi. Bir kadının onu seveceğine inanmazdı, gerçek aşkın onu bulacağına ihtimal bile vermezdi. Sonra bir gün onu gördü, onu Papatyasını bakmaya kıyamadığı o narin çiçeğini hayatında hiç böyle hissetmemişti.
Son yıllarda tarihe tanıklık ediyoruz diyebileceğimiz tarzda iyi-kötü birçok olay yaşanırken bu kitabı okumak daha da tuhaf hissettirdi. Bir insanın sahip olamayacağı kadar uzun hayata sahip olan bir adam, Tom Hazard.. Tam 439 yıl. Kimlik değiştirerek birçok farklı hayat yaşama fırsatı var. Biz çoğunlukla tek bir meslekle hayatımızı geçirirken o,
Şeker Portakalı, uzun zamandır kitaplığımda okunmayı bekleyen bir kitaptı. Kitabı okurken sürekli "Keşke daha önce okusaydım. " diyordum ama kitabı bitirdikten sonra iyi ki bu yaşımda, bu olgunluğumla ve bu düşüncelerimle okumuşum diyorum. Zeze'nin çektiği acıları okurken kelimenin tam anlamıyla kahroldum. Kitabı okuduğum esnada sürekli üzülüyordum, üzüldükçe kitaba ara veriyordum ama bir yandan da sürekli okumak istiyordum. Şeker Portakalı'nı okurken pek çok duyguyu bir arada hissettim. Çok akıcı, çok güzel ve çok üzücü bir kitap olduğunu belirtmek istiyorum. Harika bir kitaptı. Gerçekten çok etkilendim.
Bazen ertelediğimiz şeyler ertelendikçe değerini artırıyormuş, Şeker Portakalı'nın bana öğrettiği en önemli şeylerden biri bu oldu...
Şeker PortakalıJosé Mauro de Vasconcelos · Can Yayınları · 2022229,9bin okunma
Suçlu Kim?, klasik Rus edebiyatının başyapıtlarından birisi sayılmakta olup aynı zamanda saf anlamda ilk "toplumsal" romanı olarak değerlendirilmektedir. Dostoyevski'nin kitaplarını değerlendirmesinden tanıdığımız eleştirmen Belinski'de, romanı çağdaş Rus yaşamını toplumsal ve psikolojik açıdan ele alması bakımından önemli
Rüştü ölmüş... Demek ben artık, Rüştü gelirse; şöyle yaparız, böyle yaparız, diye hülyalara dalamayacağım. Demek artık, bir zamanlar baş başa tasarladığımız yarına ait o güzel projelerden hiçbiri tahakkuk etmeyecek. Demek artık bu şehrin caddelerinde dolaştığımız ve yeni yazdığımız şiirleri birbirimize okumak için deliler gibi sokaklara düştüğümüz günler, bulutu bulut, ağacı ağaç, denizi deniz olarak seyrettiğimiz saatler, sırf şiirden bahsederek sabahladığımız geceler birer hatıra oldu.
Rüştü ölmüş... Ve ben daha şimdiden insanları yorulmadan sokakları yorulan bu küçük şehirde yalnızlığımı hissetmeye başladım.
Dağılma... Karamsarlık, açlık, yalnızlık üzerine yazılmış sağlam bir eser. Yalnız, aç ve pesimist bir adamın birkaç gününü anlatıyor bu eser. Tarz olarak yeraltı edebiyatı tadı veren, pesimizmin doruklarına çıkaran, kâh sinirlendiren kâh güldüren bir eser olmuş.
Boyle bir atmosferde bile gulumsetecek şeyler bulabilirsiniz kitapta ki bu çok kıymetli bir şey bence. Kitabı okurken üzerimize kara bulutlar çekiliyor; karakterin derin bir yalnızlığı var, yiyecek ekmek bile bulamıyor, uyku uyuyamıyor, kabuslar görüyor, dört duvar arasında zihni ile, karanlık ile savaş veriyor ama tüm bunlara ek olarak müthiş bir mizahı var karakterin ve kitabın. Hiç olmadık yerlerde sizi güldürmeyi basarabiliyor. Yalnızlıktan kafayı yiyen karakter kendi kendine konuşuyor, dört duvara kahkahalar atıyor, geceleri sayikliyor ve ruh hâli gitgide çok daha kötü bir hâl alıyor.
Kitabı okurken müthiş keyif aldım, keyif aldım derken karamsarlığa, yalnızlığa suruklendim. Karakter gibi ben de yapayalnız kaldım, onunla birlikte küfürler savurdum, ağladım, sinirlendim ve güldüm.
Kısacası bana müthiş bir deneyim yaşattı bu kitap. Dostoyevski tarzında müthiş bir eser olmuş desem abartmış olmam sanırım. Güzel eserlerin çok nadir çıktığı şu dönemlerde böyle kitapları okumak ilaç gibi geliyor.
Daha önce yazarın şiir kitabını da okumuştum, o da fena değildi ama romanı çok daha profesyonel olmuş.
Herkese tavsiyedir, iyi okumalar.
DağılmaVeysel Nazlı · Fihrist Kitap · 202232 okunma
Kitabı cidden bi anda almak istedim. İlk olarak kitap tasarım olarak çok hoştu. Annem bayıldı resmen tasarıma. Okurken elimde tutmak çok keyifliydi. Çok sayfalı bir kitap değildi. Bu beni çok mutlu etti. Uzun süredir okumakta zorluk çekiyorsanız hem kısa hemde aşırı akıcı olmasıyla işinize yarar.
Fantastik türünde ilk kitabımdı diyebiliriz. Bence başlangıç için çoook idealdi.
Kitabın konusunu da beğendim. Ana karakterimiz bir kız kendisi annesinin intikamını almak istiyor. Bir gün en yakın arkadaşıyla bardayken içeri giren iblisle dünyası terse dönüyor ve olaylar çorap söküğü gibi geliyor. Aralarında ki iliski aşırı klişe değildi. Bu yönden baya iyiydi. Ana karakter kızımızın bırak kolumu acıyor tarzı olmaması çok hoştu. Kitabın sonu çok çabuk gelişti. Ne kısa ne uzun en sevdiğim tarz. Çok güzel ve heyecanlı bir sondu. Ayrica kız karakteri ve erkek ana karakterleri kendime cok yakın hissettim. Sanki yıllardır tanıyormuş gibi. Diğer kitabını okumak istiyorum hemenn.
KESİNLİKLE OKUYUN
Ebu Muhammed Abdullah b. El-Mukaffa şöyle demiş ; “...senin nasibin olan; senin zaafına rağmen sana gelir, nasibin olmayanı ise gücünle elde edemezsin.”
Doğru mu? Şubatın ilk günleri almaya niyet ettiğim bu güzellikler geçen üç aya rağmen satılmamış beni beklemiş ve haneme gelmiş ise, doğrudur efenim 🥹
Yeni kitap kokusunu sevmeyen var mıdır bilmiyorum. Bende severim. O güzel kokunun sebebi ; kitap sayfalarını oluşturan kâğıdın yapısında temel olarak selüloz bulunması idir. Ayrıca kâğıt az miktarlarda lignin gibi başka kimyasal maddeler de içerir. Eski kitap kokusunun kaynağı ise selülozun parçalanması sonucunda oluşan ve kolayca buharlaşabilen çeşitli organik bileşiklermiş. Oluşan uçucu maddelerin türüne göre hissettiğimiz koku da farklılık gösterebiliyormuş. Örneğin; benzaldehit acı badem benzeri bir koku verirken, etil benzen ve toluen tatlı bir kokuya sahiptir.
Yeni kitap kokusu mu eski kitap mı derseniz, kesinlikle kullanılmış, bir yaşanmışlığı olan, içinde izler taşıyan, sadece selüloz parçalanması değil, bir sürü duygunun da sayfalara okuyan gözler tarafından döküldüğü kitaplar derim.
Klasik okumak benim icin oldukca zor oluyor maalesef bu yasima kadar hep fantastik ve distopik seyler okudugum icin. Ama neyse ki Zweig var gercekten, klasige alisma yolumda bana cok yardimci oluyor. Bu kitabi da (17 yasimda daha yeni okuyor olmamdan utansam da) iyi ki okumusum abartildigi kadar guzelmis sahiden. Paragraflar o kadar etkileyiciydi ki altini cizeyim derken yanlislikla tum kitabi cizdim sanirim. Hic boyle yogun bir duygu yasamamis olsam da o saplantili ask hissiyatini da iliklerimde hissettim. Ayrica biraz daha uzun klasiklere baslama karari da aldirtti bana. Eskiden 50 sayfa bile bana cok gelirdi klasiklerde simdiyse disimin kavuguna yetmedi gibi bir sey oldu. Kisacasi onumuzdeki birkac ay boyunca altini cizdigim yerleri tekrar tekrar okuma ihtiyaci hissedecegimden emin. Benim gibi bu tarz hikayelere alismak isteyenler varsa bilinmeyen bir kadinin mektubu guzel bir secim.
''ÖZGÜRLÜĞÜNÜZ İÇİN NEREYE KADAR GİDEBİLİRDİNİZ ? ''
Tabir-i Caizse beyazlara hizmet etmek amacıyla özellikle üç kızın ailelerinden koparılıp bir nevi toplama kampına götürülmesi, ardından güçlü olan abla Molly’nin liderliğinde geri dönüş yolculuğunu anlatıyor kitap. Gerçek hikayeden oluşturulması sebebiyle de oldukça etkileyici. Uzun zaman sonra böyle bir kitap okumak beni oldukça mutlu etti. Hem sinirlendim , bazen gözlerim doldu. 10 üzerinden 8.5 hakediyor. Ama ben buçuk olmadığı için 9 verdim :) Tavsiyemdir. Hem kısa , hem güzel, hem insani açıdan pek çok şey barındıyor.
ÇitDoris Pilkington Garimara · Nokta Kitap · 2003564 okunma
Miles kardeşlerden Elliot’un hikayesini okuyoruz bu kitapta.Elliot,Miles Medya’nın Londra’daki şirketini yönetiyor.Sanat tutkunu ve evleneceği insanı peri masalıyla bulacağına inan dıştan sert ve kibirli ama içten içe romantik biri.Kate ise şirkette bilişim bölümünde çalışıyor.İşe girdiğinden beri patronu ile aralarındaki sürekli çatışma olmuş.7
Minik serçe büyük bir değerimiz. Acar açar dinleriz, bikmadan usanmadan her gün dinleriz. Duygularımıza tercüman olur müthiş sesiyle ve sözleriyle.
Minik serçemizin o güzel sözlerini bu şekilde okumak da cok güzel, epey keyif aldım ve hepinize de tavsiye ederim.
"Keder hakkında kitap okumak, üstesinden geldiğinizi düşünmek hayal etmek çok güzel ama gerçekten bşaonıza geldiğinde o kadar da hoş olmuyor, değil mi?"