Aslında güzel bir kitap, yazarın gelişimini görebiliyorsunuz. Fakat gereksiz bilgiler de var, gerekli bilgiler de. O yüzden biraz kararsız kaldım. Mesela adam yoga yapmayı öğrenmek istiyor ve nasıl yapacağını anlatıyor ve sürece sizi de dahil ediyor ama yoga ile ilgili bilmeseniz de olur diyeceğiniz türden bilgiler öğreniyorsunuz kitapta. Okur zaten yoga yapmayı öğrenmek isteyerek geliyor kitabı okumaya ya da yoga hakkında az çok bilgisi olan kişiler yoga ile ilgili bölümü okuyup ilerleyişe göz atıyor. Ben yoga ile ilgilenmedim, o bölümü okudum, vakit kaybı oldu, yazar zaten o kısmı o bölümle ilgilenenler okusun, istemeyenler diğer bölüme geçebilir diyor. Yine de merak ettim nasıl öğrendiğini.
Bilmiyorum dediğim gibi kafam karışık bu kitapla alakalı. Söyleyebileceğim en net yorum şu olur: Farklı bir klavye kullanmayı öğrenmek ve ukulele çalmak ile ilgili olan bölümler daha çok ilgimi çekti ancak zaten bildiğim şeyleri tekrar okumuş oldum çünkü kitap istikrarın önemine vurgu yapıyor, ben de bunun gayet farkındayım. Bu sebeple kitap iyi mi kötü mü yoksa para tuzağı mı emin değilim ama beklentimin ve taleplerimin altında kaldı. Beklediğim şey gerçekten 20 saatte herhangi bir şeyi orta seviyede yapabilmeyi öğrenmekti, kitabı okuduktan sonra 20 saat gibi bir sürenin benim gibi mükemmelliyetçi biri için yeterli olmadığını fark ettim.
İlk 20 SaatJosh Kaufman · Pegasus Yayınları · 201793 okunma
"Büyük bir hevesle kitabı elime alarak en iyiyi ve en kötüyü mümkün olabilecek en kısa zamanda öğrenmek üzere, elimden geldiğince hızlı bir şekilde okumaya başladım."
Kitabı okumadan önce kitapla ilgili birçok olumsuz yorum okumuştum. Bu yüzden biraz önyargılı olarak okumaya başladım. Söylenenlerin aksine kitabı beğendim. Özellikle eğitim, öğretmen ve öğrencilerin durumuyla ilgili değerlendirmelerini doğru buldum. İlber Ortaylı'nın öğrencilik yıllarındaki kültür ortamının bugün olmadığını öğrenmek beni üzdü. Buna rağmen gençlikten ümitli olması mutlu etti.
Herkese Merhaba…..
Bu gün sizlere Zamansız kitabı ile geldim. Umut Dikici ile tanışma kitabımdı ve yazarın kalemine de kurgusuna da bayıldım. Yazdığı bütün kitapları tereddütsüz bir şekilde alabilirim. Hem zamanda yolculuk yaptığımız, hem de kişisel ve toplumsal olarak dersler çıkarabileceğimiz bir eserdi. Okumaya başladığım an kendimi öyle bir
Uzun süredir bu kitabı okuyordum. Açıkçası beklediğimden daha uzun sürede bitirdim. Bunun sebebi çok fazla örneklendirme ve detaylı anlatımla birazcık sıktı beni belki başkaları için iyi olabilir. Kitabın anlatmak istedikleri ve anlattığı şeylerden bana kalanlar; Düşüncelerimizin bir dili yok (belki de bu yüzdendir bazen hislerimizi ve yahut düşüncelerimizi kolay ifade edemiyoruz). Dillerin çoğu aynı mantığa mentaliteye sahip bu yüzden dil öğrenmek çok zor bir olay değil, gramer düşündüğümüz kadar önemli değil. Dilde değişimi hiç bir zaman durduramayacağımız gayet açık. Dil bilirkişileri için gülüyorum :).
Yurtdışında yaşadığımdan beri, dil ve dilin insanla ilişkisi beni çok etkilemişti. Bunun için kitabı merakla ve heyecanla okumaya başlamıştım ama kitabın anlatmak istediklerini yayarak anlatmasından dolayı kitabın sonuna doğru artık bir görev hissiyatına dönüştü benim için sonunda bitirdim. Uzun lafın kısası eğer dile ilgiliyseniz ve İngilizce ye belli bir hakimiyetiniz varsa okuyun. Zaten bu durumlara sahipseniz okursunuz bu yazıya gerek bile yok :) ama bunlar yoksa boşuna vakit kaybetmeyin daha size uygun kitaplarda bulabilirsiniz.
Dil İçgüdüsüSteven Pinker · Bilge Kültür Sanat Yayınları · 201853 okunma
Kitabı hiç tahmin etmediğim kadar çok beğendim, diğer okurlara kesinlikle tavsiye ederim.konusu bir üniversite öğrencisinin bir bilim adamının karşılaşmasıyla hem onun geçmişinin peşinden hemde kendi ailesinin geçmişini öğrenmek için hayatında yeni yerler keşfetdip yeni bir macerayla karşılaşıyor sonu hüzünlü bitsede okumaya değer bir eser oldu benim için:))