Gülseren Budayıcıoğlu'un okuduğum ilk kitabıydı ama son olmayacak inşallah. Zengin, yakışıklı tabiri caizse kral olan Kenan'ın hayatta nasıl kaybettiğini okuyoruz ve ders çıkarıyoruz. Sadece Kenan değil, Fatoş ve Handan'ın da hayatından ciddi dersler çıkarttım. Özellikle Fatoş'un.
Şunu anlıyorum ki istediğin kadar zengin ol, iç huzuru bulamadıktan sonra boş. Gerçekten öyle. Kitap gerçek hikayeden uyarlama olduğu için beni daha çok etkiledi. Zaman zaman gözlerim doldu. Şu kader motifi var ya inşallah onu değiştirebilirim, değiştirebiliriz.
Şunu da anladım bir insanı mutlu etmek büyük zenginlik. Kimisi bir eli yağda bir eli balda olsa bile mutlu olmazken, kimisi küçük bir çikolatayla bile mutlu oluyor. Buna yetinmek diyoruz. Hayatı iyi okumak lazımmış. Hayatımıza giren insanları da.
Yaşadığımız olaylardan ders çıkartırsak Fatoş gibi oluruz. Ders çıkartamazsak maalesef Kenan gibi. Gerçi Kenan'da biraz geç olsa bile ders çıkarttı. Huzurlu bir şekilde öldü. Ama bence bu hikayede en çok ders çıkaramayan kişi Handan. Onun akıbeti ne oldu bilmiyoruz ama yine babası gibi biriyle evlenmesinden belli ders çıkartamadığı.
Kısacası; zamanımı dolu dolu geçirdiğimi hissettiren ve kendimden parçalar bulduğum bir kitaptı. İyi ki okumuşum. Şunu da söyleyeyim; kral kaybetmedi, kral tökezledi. Sonra tekrar toparladı ama bu toparlamanın adı farkındalıktı.