Koltuğa uzandım. Operatör ameliyattan çıkıp gelecek. Son ümit. Bacağımın en son vaziyetini görmeyen bir o kalmıştı. Fakat ümidim zayıf. Mithat bey ve arkadaşım susuyorlar. Ben yedi yıllık hastalık hayatımın bir çok zamanlarını geçirdiğim ve havasından kendime ait bir çok şey bulduğum bu odayı seyrediyordum. Kaç kere bu koltukta uzanıp dinlenmiştim. İki yıl evvel, küçük bir ameliyattan sonra, gene burada uzanmıştım , gene aynı yerde duran şu yazı masasında operatör , deftere bir şeyler yazıyor ve benimle şakalaşıyordu:
-sen izci misin? Bu dayanıklılığı nereden öğrendin? Bak bacağın iyi olsun, futbol oynayacaksın! Fakat oynamasan daha iyi. Hastalık tamamıyla geçse bile o bacağı yorma!
-Ben futbol sevmem.
-Haaa.. Sen roman okumayı seviyorsun. Fakat onu da okuma, heyecan senin için iyi değil. Sinirlerine dikkat et. El işleriyle meşgul ol.
O zaman bu tavsiyelerinden dolayı operatörü soğuk bulmuştum ; mizacıma zıt ihtarlar yapan doktorlara kızıyordum bile. Hepsinde aynı kusuru buluyordum : tedavilerinde hastanın psikolojisine yer vermemek. Fakat keşke futbol oynasaymışım; belki de bacağımı Nüzhet'in aşkı kadar yormazdı.