Osmanlı Devleti döneminde ne zaman nerede, ne için tevkif edildiği, yargılanıp yargılanmadığı bilgisine yer vermeyenlerin anatomi kitapları ezberlettiği Said-i Kürdi hakkında, dönemin en önemli tanığına başvurmak gerekiyor. Vahdettin'in Şeyhülislamı Mustafa Sabri Efendi...
Said-i Kürdi'nin yaşamını araştıranlarca ve Nurculuk üstüne ve onun yaşamının derinlikleri üstüne bilimsel kitap yazan ABD'de ünlenmiş Prof. Şerif Mardin'in nedense görmezden geldikleri Mustafa
Sabri Efendi, 1950'lerin başlarında kaleme aldığı satırlarda, Said-i Kürdi'yi kıyasıya eleştirir:
“Said-i Kürdi meselesini tetkik ederken başlıca iki nokta üzerinde durmak icabeder.
Birincisi; müridlerinin Said-i i'zam edeceğiz (ululaştıracağız) diye küfre kadar varan
sözleridir.
İkincisi ise; Sait'in izharı keramet etmesi ve sureyi Nur'un (Nur Suresinin) asıl muhatabının kendisi olduğu hakkındaki zu'mu batılı (boş inancı).. Belki de bu sözleri iğfalatı şeytaniyyeyi (şeytani iğfali), ilhamatı hakikiye (Allahın ilhamı) zannedecek kadar ihtiyar ve mağşuş (karışık) olmasındandır. (..) Kürt Cemaatinde Şafii mezhepli, nakşi tarikatlı, okur
fakat yazmaz, imla bilmez, seksen sene, içinde yaşadığı millet olan Türk'ün lisanına hakkıyla
vakıf olamamış, felaketten felâkete sürüklenmiş, bir hapisaneden diğerine sürülmüş ve bugün
seksen yaşını geçmiş bir ihtiyar adamdır...”