Dilek Hayta

Dilek Hayta
@okurbildiginiokur
* Arşiv amaçlı açılan hesap...
Said-i Kürdi yakın çevresiyle çatışır. Nazmi Ören, bu konuda da tanıktır:
“O da benim gibi yetim büyüdüğünü söylerdi. Dalgın ve hülyalı idi. Bazı budalaca ve çocukça hareketlerine güler geçerdim. Nihayet bu işde de çok aldandığımı anladım. Selanik'te kaldığımız müddetçe bir ilkokul dershanesinde hazırlanan karyolalarda yatıp kalkardık. Bir gün sabah vakti beni uyandırdı: 'Veda için geldim' dedi. 'Bugün ya kendi kendimi öldürecek yahut senin kendin kadar sevdiğin bir arkadaşına Ömer Naci'yi kastederek kıyacağım' dedi. 'Bunları yapamazsam buradan def olup gideceğim.' Şimdiye kadar bir çocuk kadar saf sandığım adamın gözlerinin ateşli karanlıklarına bakarak titredim. Sebebini sordum. Eğilerek, 'Techil edildim (Cahil yerine konuldum) Daha doğrusu tahkir edildim, tahkir' diye (rek) kapıyı çarpıp çıktı gitti. Uyuyamadım. Sokağa çıktım. Bulunması ihtimali olan yerlere baktım, bulamadım. Ömer Naci'nin evine gittim. Meseleyi olduğu gibi anlattım. Ömer Naci güldü: 'O ne hinoğlu hin o!... Ne ip kaçkınıdır o!... Burada göz altında olduğunu anlar anlamaz zehirlerini kim bilir hangi yerlere saçmak üzere ilk trenle sıvışıp gitmiştir. Sana söyledikleri ise blöften ibaret, merak etme!' dedi.”
Reklam
Sultan Reşat'ın gezisi üç hafta sürer. 7 / 8 Haziran 1911'de Selanik'te onuruna bir gece eğlencesi düzenlenir. Ömer Naci, Erzurum heyetini içki masasında konuk eder. Ömer Naci'nin arkadaşı Nazım Ören de oradadır. Nazım Ören ilginç giysili Said-i Kürdi'yi o gece tanır ve şunları yazar: “O, Erzurum Heyetine İstanbul'dan katılmıştı. Benden
Osmanlı Devleti döneminde ne zaman nerede, ne için tevkif edildiği, yargılanıp yargılanmadığı bilgisine yer vermeyenlerin anatomi kitapları ezberlettiği Said-i Kürdi hakkında, dönemin en önemli tanığına başvurmak gerekiyor. Vahdettin'in Şeyhülislamı Mustafa Sabri Efendi... Said-i Kürdi'nin yaşamını araştıranlarca ve Nurculuk üstüne ve onun yaşamının derinlikleri üstüne bilimsel kitap yazan ABD'de ünlenmiş Prof. Şerif Mardin'in nedense görmezden geldikleri Mustafa Sabri Efendi, 1950'lerin başlarında kaleme aldığı satırlarda, Said-i Kürdi'yi kıyasıya eleştirir: “Said-i Kürdi meselesini tetkik ederken başlıca iki nokta üzerinde durmak icabeder. Birincisi; müridlerinin Said-i i'zam edeceğiz (ululaştıracağız) diye küfre kadar varan sözleridir. İkincisi ise; Sait'in izharı keramet etmesi ve sureyi Nur'un (Nur Suresinin) asıl muhatabının kendisi olduğu hakkındaki zu'mu batılı (boş inancı).. Belki de bu sözleri iğfalatı şeytaniyyeyi (şeytani iğfali), ilhamatı hakikiye (Allahın ilhamı) zannedecek kadar ihtiyar ve mağşuş (karışık) olmasındandır. (..) Kürt Cemaatinde Şafii mezhepli, nakşi tarikatlı, okur fakat yazmaz, imla bilmez, seksen sene, içinde yaşadığı millet olan Türk'ün lisanına hakkıyla vakıf olamamış, felaketten felâkete sürüklenmiş, bir hapisaneden diğerine sürülmüş ve bugün seksen yaşını geçmiş bir ihtiyar adamdır...”

Reader Follow Recommendations

See All
Uydurmaların temel kaynağını hiçbir irdelemeye, kuşkuya yer vermeksizin yazmalarının bir nedeni de, Said-i Kürdi'yi yücelterek Türkiye Cumhuriyeti'ne örtülü, çekingen muhalefet etmektir. İkinci nedeni ise Said-i Kürdi'nin yazdırdığı her satırı, baştan doğru bilip, bir bakıma kutsallaştırarak dokunulmaz olarak kabullenmektir. Bu iki nedendir ki, tarihsel olaylardan birer parça gerçek alınarak Said-i Kürdi'nin yaşam öyküsüne yerleştirilerek, yarısı doğru, yarısı tutarsız bilgilerle, özellikle gençlerin zihinlerine değişmez yanılgılar yerleştirmek gibi bir amaç güdüldüğü görülüyor.
Bilinmeyen ya da yazılmayan yıllar
1899-1907 arasındaki yaklaşık 8 yılda neler olduğunu ne Said-i Kürdi'nin Tarihçe-i Hayat kitabında, ne de onun hayatını en küçük ayrıntılarına dek yazma iddialarındaki Şahiner'in ve Prof. Şerif Mardin'in kitaplarında buluyoruz. Doğumundan sonraki 15 yılın incelikleri yazılırken, 26-34 yaş arasında geçen 8 yıl için tek satır, tek sözcük
Reklam
Reklam
4,979 öğeden 4,936 ile 4,950 arasındakiler gösteriliyor.