Ashâb-ı kirâmdan bâzısı der ki : "Bizim için iki emniyet vardı. Onlardan birisi gitti. O da Resûlullah'ın içimizde olması idi. Bizimle beraber ancak istiğfar kaldı. Eğer istiğfar da giderse helak olmuşuz."
"Ey insanlar! Cennet ve cehennem arasında kalmayacağınızı, mutlaka ikisinden birine gideceğinizi bilmiyor musunuz? Öyleyse ona göre yaşayın..!"
||Ömer bin Abdulaziz
Kalbim Katı
Bir adam Rasûlullâh’a (sallallâhu aleyhi ve sellem) kalbinin katılığından şikayet etti. Rasûlullâh (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
"Yetimin başını okşa yoksula da yedir buyurdu."
[Müsned, 9018]
Fıkıh ve Tasavvuf Arasındaki Fark
Fıkıh, tasavvufun yerini tutmaz. Fıkıh azaların temizlenmesiyle ve zâhirî amellerin düzeltilmesiyle ilgilenirken; tasavvuf kalbin temizlenmesi ve bâtınî hallerin düzeltilmesi ile ilgilenir.
Fâkih, sana günah işlemenin hükmünü ve işleyenin cezasını açıklar; Sûfi ise o günahtan seni alıkoyar ve onun sevgisini kalbinden çıkarma üzerine çalışır.
Fâkih sana namazın hükümlerini öğretir ve namazda bir şeyi unuttuğunda yapman gerekeni öğretir; Sûfi ise namazında nasıl huşuyu elde edeceğini öğretir ki namazdaki bu unutkanlığından korunasın.
Fâkih sana halkla ilişki kurmanın edebini öğretir; Sûfi ise Hak ile olan ilişkinin edebini öğretir. Bu sebeple biri diğerinin yerini tutmaz.
Fâkih; İslamı, rükunlarını ve ibadetleri hayata geçirmen konusunda sana yardım eder. Tevhid alimi; İmanı, rükunlarını ve delilleri tahakkuk etme konusunda sana yardım eder. Sûfi ise sana Kemal yolunda, ruhun tasfiyesi ve Allah-u teala'ya yakınlığa eriştiren makamlarda yükselme konusunda yardım eder ki böylece kişi İhsan makamını ulaşsın.
Şeyh Muhammed Ebu'l Huda el-Yakubi'nin Ehl-i Sünnet Prensipleri Çalışmasından bir bölüm.
Hafizahullah
“Bir hayırlı iş yaptığımda mutlakâ kendimi kusurlu görüp ayıplarım. Hattâ nefsimi ithâm edip, kendimi, sağ tarafımdaki meleğin yazabileceği hayırlı bir amel işlememiş olarak görmeden rahat edemem. Sağ omzumdaki defterin bomboş olduğuna, onu yazan meleklerin boş boş beklediklerine inanırım. Bu hâlimle Cenâb-ı Hakk’ın rızâsını nasıl hak edebilirim ki?! Şunu biliyorum ki bu âlemdeki herkes, pek çok yönden benden üstündür. Hepsinin en şerlisi benim!”
Şâh-ı Nakşibend Hz. buyurur:
“Bir kul, namazda ancak şu dört şeyle huşû hâline erebilir:
1. Dâimâ helâl yemek, yerken kalben uyanık olmak ve huzur ile yemek.
2. Abdest sırasında gafletten uzak durmak.
3. İlk tekbiri alırken kendini huzur-i ilâhîde bilmek.
4. Namaz dışında da Hak Teâlâ’yı aslâ unutmamak.”