*** HAFTANIN ÇİVİSİNİ ÇAKMAK İSTEYENLER BURAYA *** Bir tahtaya veya duvara “çiviyi” çakmak istiyorsak; çekiç ile defalarca vurarak sıkı sıkıya yerine çakmamız gerekiyor. Günlük hayatımızda da durum bunun aynısıdır. Öğrendiklerimizi zihnimize defalarca çakmazsak bir süre sonra yok olup gittiğine şahitlik ediyoruz. İnsan olarak bazı
KİTAPLARDA OKUDUKLARIMIZI UNUTUYORSAK HÂLÂ NEDEN OKUMALIYIZ? Cemal Tunçdemir ‘Okumak’, insanlar için, görmek veya dinlemek gibi doğal bir eylem değil. Iowa eyaletinin Ames kentinde yayınlanan yerel “Ames Daily Tribune” gazetesinin köşe yazarı Rod Riggs, hızlı okuma kurslarının yayılmaya başladığı 60’lı yılların ortasında, bir arkadaşının
Reklam
"Olur ya bazen gitmek isteriz. Herkesten herşeyden uzaklara.. Bize ait bir şeyin olmadığını hissederiz. Kendimizden bile kaçarız. Belkide tükenmişizdir,tüketmişlerdir. Bu hikayenin sonunu merak edip duruyoruz. Bitmeyen bir roman gibi kahramanlar hep değişir. Ve hepside bizden bir parça çalıyor aslında bunlar yaşantılar hep eksik bırakır bireyleri... Kimden kaçıyoruz ki yürüdüğümüz kaldırımlar, sokaklarımızda oynayan tanıdık yüzlü çocuklar:hafiften ferahlatsada içimizi o büyük eksiklik hep sahneyi bozuyor işte... Dar gelir kaldıramaz oluruz. O koca yükü bizi bizde hapseden bir zindan oluyoruz. Hergün bir parça daha kopuyor iyice tükenmiş iyice bitmişiz. Yine gidemiyoruz, kaçamıyoruz, terkedemiyoruz... Sokaklarımızı, caddelerimizi, şehrimizi, insanlarını... Kendimizden kaçmayı beceremiyoruz 🌹🍃🎈
Umarım üşenmeden okursunuz..!
Ölmek Üzere Olan 24 Yaşındaki Bu Gencin Son Mektubunu İyi Okuyun Sonunuzun yaklaştığını bilseydiniz, ne yapardınız? Birçoğumuz hayatı otomatiğe bağlamış gibi yaşıyoruz. Aslında yaşamıyoruz sadece var oluyoruz. Dışarıdan her ne kadar dolu görünsekte, aslında içimizde bomboşuz. Geceleri aslında hiçbir önemi olmayan şeyler için uykularımızı
Zaman ne kadar da yorulmak bilmeyen bir koşucuymuş.
Merhaba dostlarım, uzun zamandır bir şey yazmadığımı farkettim ve ilerleyen yaşın getirdikleri ile geçen zaman düştü aklıma. Zaman ne kadar da yorulmak bilmeyen bir koşucuymuş. Olgunlaşma düzeyinin yaşadığın hayatla ilgili olduğunu , insanların salt iyi ya da kötü olmadığını, önceliklerinin değiştiğini , gençlikte olduğu gibi affedici olamadığını
Ölüm hakkında konuşmak istiyorum biraz. Sımsıkı tutunduğumuz hayata veda anı olan ölümden.. Bizi nerede ne zaman bulacağı hiç belli olmaz. Ölüm vakti gelip çattığında, ortalığı bir hüzün kaplar. Vakit, geri dönüşü olmayan bir ayrılığın sabahıdır. Bir yaprak düşer dalından, bir gemi ayrılır limandan, bir bahçe teslim olur sonbahara. Gidenin ardından herşey bir sır gibi kalır yerinde. Necip Fazıl'da diyor ya "Hasret yerinde kalır, biz çekip gideriz." Ölümü işte aynen böyle gördüğümüz için ibret almıyoruz ondan belki de. Ölüm gerçeğini yaşarken hayatımıza oturtamıyoruz. Oysa bir kabullensek bu gerçeği, hayatımızın kafiyesi olur aslında. Öleni mezara gömdükten sonra sanki biz oraya hiç girmeyecekmişiz gibi hayatımıza devam etmemizde başlıyor tüm sorun. Ölenin ardından yas tutarken bile onu bir daha göremeyeceğimiz için döküyoruz gözyaşlarımızı. Bir kez olsun kendimizi onun yerine koyup tefekküre dalamıyoruz belki de.. Ah bir diyebilsek "Ölüm hepimize hak, yarın öbür gün beni de bulacak" diye işte o zaman başlarız gerçekten yaşamaya. Ölmeden önce ölümle yaşayanlardan olmak duasıyla.. B.
Reklam
124 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.