Bana hep bir şeyleri özlüyorsun diyorlar
Ey diyorlar, ışığından habersiz ateşböceği
Niye solgun yüzün, gözlerin niye uzaklarda
Yazdığın şiirler seni adam etmedi mi?
Değişim, her zaman gelişme demek değildir. Bu, aklıma gelince ürküyorum. Çünkü ben de değişiyorum, çevrem de. Hem de büyük bir hızla... Böyle korktuğum günlerde seni arıyorum. Seni düşününce rahatlıyorum.
Yorgunum... Yalnızım... Ya da bilemediğim bir hastalığa yakalandım. Geceleri uyku tutmuyor. Karanlıkta, yatağımın içinde oradan oraya dönüp duruyorum. Kalkıp kitap okusam ya... Onu da yapamıyorum. Artık gazete bile okuduğum yok. Ölesiye mutsuzum. Ne var ki, ölmek istemiyorum.
Doğru düzgün yemek bile yiyemiyorum
Yine de yorgun bile olsam yadırganıyorum
İçimde kopanları anlatabilsem
Hepsinden önce kendim anlayabilsem
Yeter artık sürekli dert
Kendimi aşsam bile dert, uçsam bile dert
Yeter artık sürekli dert
Kendimi açsam bile dert, kaçsam bile dert
music.youtube.com/watch?v=mpWM2xZ...
Hiç zamanı olmayan bir adam gibiyim. Yaşamaya zaman bulamayan adam mıyım yoksa? Bir masal vardı, adam gölgesini yitirmişti... Ben neyimi yitirdim, bilemiyorum.
Dayanamayıp mektup yazdığım bile oldu. Hiçbirini postalamadım tabii. Rahatınızı kaçırmak istemiyordum. Gerçi pek emin değildim ama belki bensiz rahattınız. Size yazdığım o uzun mektupları çekmecemde sakladım durdum. Yırtıp atmaya kıyamıyordum. Arada çıkarıp okuyordum. O zaman büyük bir acı duyuyordum.
Belki de yalnızca insanlarla konuşmayı sevmiyorum. Çünkü biliyorum; yaşama küskün, kırgın ölmüş bir yazarın dediği gibi, insanlar “Bizim gerçeklerimizi değil, kendi yalanlarını söylerler” durmaksızın.