Akış
Ara
Keşfet
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
Kitap Türleri
Dergiler
Çevirmenler
İncelemeler
Alıntılar
İletiler
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.38.2
Öncelikle biraz Ömer Hayyam’dan bahsetmek istiyorum izniniz olursa; tıp, fizik, astronomi, matematik alanlarında önemli çalışmalara imza atan Ömer Hayyam, bir çadırcının oğlu olarak 11. asrın ortalarında Nişabur kentinde dünyaya geldi..
Edebiyat dünyasına rubai türünü getirdi; şiirlerinde aşk, şarap ve insan kavramlarını işledi.. Bu kavramların arasında büyük bölüm şaraptan oluşmakta ..
Aslına bakarsan bir takım kaynaklarda Ömer Hayyam’ın kendi eliyle yazdığı hiçbir yazısının olmadığı ve Rubailer dilden dile söylenerek ve birer ikişer kaleme alınmak suretiyle 15. yüzyılda toplu hale getirildiği anlatılmakta..
Yani gerçek şu ki ana temanın şarap olduğu bu yazıların ne kadarı Ömer Hayyam’a ait, ne kadarı başkalarına ait bu bile tam olarak bilinememekte..
İncelemede bulunmadan önce daha önce bir sohbet sohbet meclisinde Ömer hayyam’la alakalı kulağıma çalınan bir olayı araştırdım ;
Sadık Yalnızuçar isminde bir yazar “Şey” isimli kitabında Hayyam’ın aslında şarap içmediğini, şiirlerinin temel konusunu teşkil eden şarap kavramıyla daima dolu olduğu hakikat-i Muhammediye‘yi anlattığını ve bu iddiasının çıkış noktası olarak yine Hayyam’ın kaleme aldığı “Varlık Risalesi”ni gösterdiği bilgilerine eriştim..
İlginizi cezbeden bir konu ise siz okur kardeşlerime de okumalarını tavsiye ederim..
Okuyunuz efendim..!
Fransız eleştirmen Andre Rousseaux’un “yüzyılımız edebiyat tarihinde bir kilometre taşı” olarak nitelendirdiği; Afyon tiryakisi olan yılgın bir adamın, güzelliği ve gerçeği arama çabasında iken ruhunu şeytana nasıl teslim ettiğinin anlatıldığı bu eserde, zaman ve mekan kavramları yoktur..
Romanın tüm karakterleri asıl karakterin değişik psikoloji kanunlarına göre birbirine dönüşen varyasyonlarıdır..
Sadık Hidayet’in bu eseri ile İran edebiyatına Avrupa modernizmini getirdiği düşüncesi savunulur..
Okunmaya değer..
Okuyunuz efendim...!
11. yüzyılda İslam memleketlerinde bir şaşkınlık hüküm sürüyordu.. Bir taraftan türlü dini fırkalara (Talimiye, İsmailiye, Batıniye) mensup olanlar halkın zihnini karıştırıyor, diğer taraftan felsefe ile uğraşanlar İslam akidesine aykırı bazı fikirler yayıyorlardı.. Ehlisünnet mezhebinden olan âlimler bununla mücadele ettiler.. Bu mücadelenin ön safında bulunanlardan biri de “El-Münkız Mine’d-Dalal”i kaleme alan büyük İslam alimi; İslam âlemine yaptığı büyük hizmetlerden dolayı kendisine “Hüccetül İslam” adı verilen İmam Gazali’dir..
İmam Gazali’nin örnek alınası abidevi karakteri, dünya görüşü, çalışmaları, tespitleri nitekim üstlendiği misyon hakkında yazılacak/anlatılacak o kadar şey var ki bu anlamda kelimelerin yetersiz ve kifayetsiz kalacağını düşünüyorum..
Sadece şunu söyleyebilirim ki; Gazali adını gördüğünüz her türlü kaynağı ayırt etmeksizin okuyun, okunmasına vesile olun..
Ben tüm ümmeti Muhammed’e iyi kötüyü ayırt etme anlamında bizlere ışık tutan, yolumuzu aydınlatan bu nadide eseri kesinlikle okumalarını öneriyorum..
Okuyunuz efendim..!
Sinan Canan gerçekten çok kaliteli ve inançlı bir bilim insanı.. Bilimi, diğer bilim insanlarının büyük bölümünü yaptığı gibi Allah’a inkar etmek amacıyla değil, yüce yaradanın sorgulanamaz varlığını ispat etmek amacıyla kullanan, saygıyı hak eden, ayakta alkışlanası bir Sinirbilim sevdası..
Kendisi bir fizyoloji profesörü fakat aynı zamanda da kendi deyimiyle bir Sinirbilim sevdalısı ve Türkiye’de nöroloji denince akla ilk gelen isimlerden.. Kitap soru-cevap şeklinde ilerliyor; Pelin çift soruyor, Sinan Canan dolu dolu anlatıyor.. Beynimizin ne kadar mükemmel bir organ olduğunu bir kez daha anlamamızı sağlıyor..
Ben hemen öncesinde David Eagleman’ın Incognito’sunu okumuştum.. O da çok kaliteli bilimsel veriler içeriyordu beynimize dair, lakin ne yalan söyleyeyim bu kitap daha bizden, daha bizi anlatır gibi geldi bana..
Velhasılkelam; ben vücudumuzun komuta merkezi olan, hala bir çok cevaplmayan soruyu da bünyesinde barındıran, o muhteşem organımımızı yani beynimizin derinliklerini merak eden tüm okur kardeşlerime anlamlandıramadığımız bir çok şeyin açıklamasını bulacağımız bu kaliteli kitabı kesinlikle okumalarını tavsiye ediyorum..
Okuyunuz efendim..!
Her şeyim olan o adama hoşgeldiniz. Korel Erezli. Bağlandığım ilk andan beri asla vazgeçemeyeceğim o karakter oldu benim için. Ve bir karakterden çok her şeyim oldu. Sevgilim oldu. Aşık olduğum o adam oldu. Hiç bir zaman vazgeçemeyeceğim o adama dönüştü benim için. Oysa ki sarmaşığı okuduğum da ona bu kadar bağlanacağımı düşünmüyordum. Fakat
Gel vatandaş gel, yok yok bu kitapta..!!
Geçirdiği retinoşizis hastalığı ile gözleri kör olduğu halde diline yerleştirilen Brainport isimli bünyesinde 600 adet elektrot barındıran bir mekanizma sayesinde dili ile görebilen, evet yanmış duymadınız dili ile gören ve bu şekilde dağ tırmanışları gerçekleştiren ve de 2001 yılında Evereste tırmanan ilk
