"Gördüğüm an ne tatlı kızmış deyip de belli edemediğim Eylül, Eğer şartlar farklı olsaydı senin de dediğin gibi sen, ben ve Esin çok iyi arkadaş olabilirdik. Ama ben umutsuz vakayım. Sakın kendini suçlama denediğin şeyden ötürü, ya da bilirsin şu konuşmalarımızdan ötürü. Bu benim her zaman yapmayı düşündüğüm bir şeydi. Aslında biraz da o yüzden senin burada kalmanı hiç istemeyip babama karşı çıkmıştım. Sana öyle soğuk davrandım, beni tanıma istedim. Beni bilme. Bir gün dışarıdan geldiğinde beni ölü bulacağını düşünüp senin adına üzüldüm. Ama şartlar öyle olmadı. Biz tanıştık. Malesef arkadaş olduk. Şimdi giderken senden ve annemden başka kimseyi düşünmüyorum. Gitme zamanım çoktan gelmişti. Sen benim için kalbindeki boşluğu kapat. Kapattığın gün beni hatırla ve gülümse. Ama o boşluk kapanıp gülümseyene kadar beni unut. Tıpkı en başta yapmaya çalıştığım gibi, beni tanımamış ol. Tanıdığın biri ölmemiş olsun. Hoşça kal."
Sayfa 49 - Armoni YayıncılıkKitabı okuyor
Kalbin benim olsun diyorum, çünkü mukadder… Cismin sana yetmez mi? Çabuk kalbini sök, ver! Yoktur öte âlemde de kurtulmaya bir yer! Mutlak seveceksin beni, bundan kaçamazsın.... Ram ol bana, ruhun yeni bir âleme girsin… Yazmış kaderin: Aşkıma ömrünce esirsin! Aklınla, şuurunla, hayâlinle bilirsin. Mutlak seveceksin beni, bundan kaçamazsın.. Sevda gibi bir gizli emel ruhuna sinmiş; Bir haz ki hayâlden bile üstün ve derinmiş. Gökten gelerek gönlüne rüzgâr gibi inmiş, Bir sır ki bu, ölsen bile asla açamazsın... Anlatması imkansız olan öyle bir an ki, Hülyadaki ses varlığının Bilyesi sanki... Bak emrediyor: Daldığın alemden uyan ki, Mutlak seveceksin beni, bundan kaçamazsın..
Reklam
Ve bunun farkında olmadan yaşıyoruz!..
~~~ “Biz hepimiz, an ve an, aşamalı bir şekilde ihtiyacımız olan gücü Allah'tan almaktayız.” ~~~
Lord Arın (3)
"Şimdi bir şey söylemeyi unuttum." Kali'nin çadırdan çıktığını görünce hızlandım. Kali'yi de bizimle gelmeye ikna ettim. Bu sorun olur mu? Bana olmaz gibi geldi, sonuçta o da soylulardan biri. Ve gerçekten onun dönmesini istiyorum." "Ben de istiyorum," dedi. "Sanırım sorun olmaz. Buna razı geldi mi?" "Senin hoşlanmayacağını söyledim, razı geldi." Sesli bir şekilde güldü ve daha çok gülmeli diye düşündürdü. "işte geliyor, nazik ol." Hafifçe kolunu dürttüm. "Zaten öyle değil miyim?" diye dudaklarının arasından sessizce konuştu. "Her zaman değil." diye aynı şekilde karşılık verdim. (syf 443) ... "Aptalca mı davrandım?" diye sordum. Bu yüzden Lala'ya ona gitmesini ve o da uygun bulursa görüşme ayarlamasını söylemiştim çünkü o an hem Ağaç Halkı hem Sadakatsizler hem de kabileler çok büyük bir sorunmuş gibi gözükmüştü gözüme. Ama onlara baktığımda bunun sorun olmadığını söylüyorlardı. "Hayır." dedi. "Diyara geldiğin ilk zamandan beri Hava Krallığına yardım ettin. Ateş Krallığına yardım ettin. Toprak Krallığına yardım ettin. Ağaç Krallığı ve Sadakatsizler..." kendisine ve Bana içki doldururken gülümsedi, kadehi bana uzattı. "Kraliçe olmak istemediğini söylüyorsun Ama şimdiden neredeyse diyarı yönetiyorsun." "Sadece yardım ediyorum." Öyle söyleyince kulağı biraz daha doğru geliyordu. "Yönetmenin asıl anlamı odur, güzel Vârisim." dedi. (syf 490)
Gönül, her an sevdiğinin kapısında ol; Her istediğini onda ara, onda bul. Aşk tavlasında hileye kaçma kalleşçe: Koy canını ortaya, soyulursan soyul.
Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Esas Kuvvet ve Silahlı Mücadele
Filipin Devrimi'nin ana gücü köylülüktür. Yarı-sömürge ve ya- rı-feodal bir ülkede en büyük kitle kuvvetidir. Güçlü destekleri ol- madan, demokratik halk devrimi asla başarılamaz. Kendi meselesi ancak demokratik halk devrimi ile çözülebilir ve bu durum yalnızca proletarya ve partisinin köylü kitleleri uyandırıp harekete geçirmesi meselesiyle
Sayfa 202Kitabı okudu
Reklam
Bu sokaklar bir parçanı taşıyor artık. İçinde tarifi olmayan bir hisle dışarı atıyorsun kendini. Vardığın yer hep aynı. Aynı sokak, aynı sokak lambası. Aynı acı. kapıların yüzüne çarpılmasına alışıksın aslında ama bu kez çok canın yandı. Dedin kendine "Geç git kızım, burası sana cehennem olacak. Burası ev denen bir mezar oldu sana. Git kızım.
Tek ve tenha
kişinin ne olursa olsun kendine yetmesi gerektiğini öğrenmesi gerekiyor. maddi yahut manevi. hayatın birçok yerinde birilerine bağlı olarak devam etmek bizi tam olarak hayata karşı hazırlamış olmaz. bazen çevremdekiler 'babana da borcun olmaz' diyorlar ama ben ondan aldığım parayı -kendisi borç olarak vermese de- geri veririm. bu elli altmış liradan bin liraya kadar varır. liseden beridir harçlıklarım veya herhangi bir parayı üçe bölüp -ihtiyaç, istek, birikim- maddi olarak bir şekilde kendime yetmeye çalıştım. tâbi o zamanların ekonomisi ile birikim yapmak kolaydı. şu ân ki mevcut durumda ihtiyaç ve istek diye ikiye ayrılıp birikim biraz erteleniyor. lâkin miktarı ne kadar olursa olsun birikimin de yapılması mühimdir. manevi hususunda ise evet, fikirlerine, yönlendirmelerine değer verdiğimiz; bizim iyiliğimizi isteyen arkadaş veya akrabalarımızdan destek almak, onlarla istişare etmek elzemdir lâkin hayatımızın her ânında yanımızda, yamacımızda mütemadiyen ol(a)mayacaklar. ayrıca böyle bir beklentiye girmek kişide hayal kırıklığını da beraberinde getirebilir. her ne kadar insan olarak sosyal bir varlık olsakta günün sonunda tek ve tenhayız.
Yahudiler, Hristiyanlar medyayla sundukları imkanlarla onu ikna edemediler. Son çare olarak onun dininden, onun ırkından insanlar bulup konuşturdular. Ona "Böyle olmaz, geleceğinle oynama, ılımlı ol, sapanı bırak, bir bilgisayar al dünyaya açıl onunla!" dediler. Önce şaştı kaldı Yahudi gibi konuşan Müslüman'ı anlayamadı. İsrailoğulları'nın sözlerini tekrar eden Arap'a şaşırdı. Çocuk gibi sözler eden yaşlı başlı adamlara hayret etti. Ölümden korkan, Kur'an'da okuduğu ve Kur'an'dan anlattığı şehitliği serap gören hocalara anlam veremedi.
Tıpkı şimdi bizler gibi bir- birine yabancı olan iki insan, aralarındaki duvarı bir- den yıkar, kendilerini, birbirlerine çok yakım, duyar, tek bir kişi gibi hissederlerse, o an, yaşamın en heye- canlı en başdöndürücü anıdır. Bu an, sevgisiz, kopuk soyutlanmış bir kişi için çok daha harikulade, çok da- ha mucizevidir. Bu mucizevi, anî yakınlaşma, cinsel çekicilik ve birleşmeyle başlar, ya da birlikte oluşur- sa gerçekleşmesi çok daha kolaylaşır. Ne var ki salt bu yapılarından dolayı, bu tür sevgiler bitimsiz değil- lerdir. İki insan birbirlerini daha iyi tanıdıkça yakın- laşmalarındaki o mucizevi nitelik, düş kırıklıkları, çe- lişkiler, bıkkınlıklarla ilk heyecanlarından arta kalan ne varsa tümünü silip süpürürken kendisi de yavaş ya- vaş yiter. Başlangıçta bunun farkına varmazlar. As- lında birbirleri için o yanıp tutuşmalar, deli divane ol- malar, daha önceki yalnızlıklarının derecesini göste- ren bir kanıtken, sevgilerinin şiddetinin ölçüsüymüş gibi kabul ederler.
Sayfa 14
Reklam
Gönül, her an sevdiğinin kapısında ol; Her istediğini onda ara, onda bul.
Bir sabah vakti Hz. Ömer’le Medîne’den Mekke’ye giderken bir tepeciğin yamacında koyunlarını otlatan (câhil) bir çobana rastladık. Halîfe Ömer, Kur’ân’ın prensiplerinin Arabistan’ın tenhâ bölgelerinin birinde yaşayan bu çoban tarafından anlaşılıp anlaşılmadığını sınamak ve bu emirlerin onun günlük hayatında ne ölçüde yer aldığını öğrenmek için
Sayfa 187Kitabı okudu
Yorgun gözlerim— sözlerim suskun.
Sayfa 211Kitabı okudu
1,500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.