Rabbini seven ölümün buluşma olduğunu bilir.
Sevgiliyi seven, buluşma gününüde sever.
Sevgiliyle vuslattan korkan, seviyor olabilir mi ?
Rabbine aşık olan, ölümü düğün bilir.
Ölümümüz düğün ola...
Palmiro, Palmiro şanlı işçi
Sıcak yaralarındaki barut kokusu
kesik, anaların sütü
Ve kaçmıştır bebelerin uykusu
Koku katedrallerinde yarımadanın
Gün görmüş meydanları Roma'nın
Bizimledir
Mavi mavi eser deniz meltemi
Sicilya'nın güneşli kalçaları
Bizimle kartpostal dalgınlığında Napoli bahçeleri
Bizden yanadır hava
Bizden yanadır su
Bizden yanadır Sinyor de Gasperi'nin
Ve bütün sinyorların korkusu
Ürkmüştür manastır fareleri.
Bazı kaynaklarda "Togliatti" gibi geçen, aslında şairin isim vermediği dizelerdir bunlar. Bir de şairin kendisinden dinleyelim:
"Şimdi buna şiir denir mi, denmez mi? Olsa olsa bir dölüt, cenin.Bundan sonra da olamaz. Bu ancak, öyle sanıyorum, edebiyat tarihçilerini, araştırmacıları ilgilendiren bir konu ola bilir. Yoksa halkın huzuruna çıkacak bir şiir değil bence... Burada, yıllar sonra, hiçbir gurura, büyüklük duygusuna kapılmadan, önce İtalyan proletaryasından, sonra halkımdan özür diliyorum. Yapacak hiçbir şeyim yok. Bu şiiri ne savunabilirim, ne onun için ağıt yakabilirim. Baltalanmış, boğazlanmış şiirdir bu. Erken doğumda ölen oğullarım var, hüngür hüngür ağladım, onun gibi birşey işte...
Eğer, bu anlattığım olaylar olmasaydı bu şiir gelişebilirdi. Nasıl olurdu? Bilemiyorum. Ama böyle de kalmazdı. Daha bir yüz akıyla halkın karşısına çıkardı".
Kendime birkaç kez "atladığım.anlamakda başarısız olduğum bir şey ola bilir mi ? Içine düştüğüm bu çaresizliğin herkesin başına geliyor olması mümkün değil mi ?" Diye sordum.
KIZILELMA
Bir varmış, bir yokmuş, Tanrı’dan başka
Kimseler yok imiş, yakın zamanda
(Bakû’)da milyoner bir kız var imiş;
Türklüğü çok sever, yurda yâr imiş;
Adı (Ay Hanım) mış, hanlar soyundan;
Geldiler, daha da gelecekler ama en güzelleri henüz gelmedi
Kar üstünde yeşil giyinmedilerse de daha, geldiler gene de
Yolladılar içlerinden en güzellerini değil en heyecanlılarını
Geldiler gene de bu kadarı bile benzemedi terzilerin gelmesine
Gelmesinler mi İstanbul’un duvarlarında şairlerin iç pislikleri
Temmuz bunca terledi, patladı durdu her kasım çiçeklerini
Ağaçlar, az gecikselerdi bu çirkincikler, ağacaklardı göğe
Unutturuldu Kırım’da namaz unutulacaktı oruç da neredeyse
Az geldi birbirini kırbaçlamak İstanbulin şuaraya geceleri
Gelmesinler miydi, nedir biline şiir, kim ola şair, ola besbelli
Bitişecek elbet kendilerinden üstün sanan insanat, böcekleri
Geldiler fakat bunlar bilir misiniz değil güzellerin en güzelleri
Aslını söyleyeyim de sevin sevgilim hiç mi hiç gitmemişlerdi
-Erzurum’dan Tillo’ya gitmişlerdi bu güzergâhı necis ne bile-
Kosova’da Çankırı’da İzmir’de köylerin ekin yerlerindelerdi
Görür mü ki bilmem benim çürük yeşil gözüm en güzellerini
En güzelleri daha gelmedi sevgilim sen doğur adına buğday de
Başakları beğenmesin kendini çünkü vardır güzelin de bir güzeli.
"Bu hakkı bana kim mi tanıyor?"diye sordu Eyüp."Ölüm,Mark.Ölmek üzere olan insanların haklarından yararlanıyorum.Yaşayanlar ondan ders çıkarmayacaklarsa ölümün başka ne anlamı ola bilir ki?"