Değişim Arzusu
Geleceğe duyulan korku bugüne sarılmamıza sebep olurken geleceğe duyulan inanç değişime açık olmamızı sağlar. Zengin veya fakir olsun, güçlü veya zayıf olsun, çok şey başarmış veya pek az şey başarmış olsun, herkes gelecekten korkabilir. Bugün bizim için mükemmelse ve olsa olsa bunun gelecekte de düzgünce sürmesini umabiliyorsak, değişim ancak bozuluşu ifade edebilir. Bu nedenle, olağanüstü başarı sağlamış ve dolu dolu, mutlu hayatları olan kişiler sıkı yeniliklere genellikle karşıdırlar. Sakat veya orta yaşını geçmiş kişilerin muhafazakârlığı da geleceğe yönelik korkudan doğmaktadır. Bunlar etrafta çürüme alametleri ararlar ve herhangi bir değişimin iyilikten ziyade kötülük getireceğine inanırlar. Düşkün yoksulun da geleceğe dair bir inancı yoktur. Bunlar için gelecek, içine mayınlı tuzaklar gizlenmiş bir yol gibi görünür. Bu yolda ihtiyatlı yürümek gerekir. Bir şeyleri değiştirmek bela aramak demektir.
Eski Yunanlılar, insanoğlunu, kökenlerinden itibaren çevresindeki dünyadan ayrılması olanaksız bir güç haline getiren büyüsel bağı bir yana atmışlardı. Ne kadar olgunlaşmış ve gelişmiş olursa olsun, bir Mezopotamyalı ya da Mısırlı, ken­dini, kozmosun sınırsız mekanizması içinde yer alan bir çark olarak görmekten kurtulamıyordu ve böylece insanoğlu
Sayfa 83 - 84-85-86 - PdfKitabı okudu
Reklam
Okültizmin İdealleri
Bu sayfalarda okültizmin tehlikelerine ve tuzaklarına defalarca değindim, ama bir hareketin zayıf yönlerine değinmek onu iyileştirmek için yetersizdir. Bu nedenle okült bilimin gerçek idealleri ve amaçları olarak algıladığım şeyleri de paylaşmak istiyorum. Konunun pek çok araştırmacısını motive eden faktörlerle meslektaşlarının gerçek okült
“Ne var ki kaderin tüm beklentilerimi yerine getirmesi ve benim de bunun ötesinde hiçbir şey talep etmeyişim bir alışkanlık haline geldiğinden bu hal giderek yaşamımda bir heyecan eksikliğine ve cansızlaşmaya yol açtı. O dönemde bazı yarı farkındalık anlarında bilincine tam varmadan içimde özlemini çektiğim şey arzulardan ziyade, arzulama arzusuydu; daha güçlü, daha bağımsız, daha tutkulu, daha doyumsuz istek duyma, daha yoğun yaşama, belki de acı çekme ihtiyacıydı. Fazlasıyla aklı başında bir yöntemle varoluşumdan bütün çelişkileri uzaklaştırmıştım ve bu çelişki yokluğu canlılığımı söndürüyordu. İsteklerimin giderek daha da azaldığını ve zayıfladığını, duygularıma bir tür donukluğun yerleştiğini görüyordum; belki de en iyisi şöyle ifade edecek olursam, bir tür ruhsal iktidarsızlık ve yaşamda tutkuyla yer alabilme yetersizliği hissettiğimi söyleyebilirim.”
Demek ki muhafazakârlar ile radikaller arasındaki fark esasen geleceğe dönük tavırlarından kaynaklanıyor gibi görünmektedir, Geleceğe duyulan korku bugüne sarılmamıza sebep olurken geleceğe duyulan inanç değişime açık olmamızı sağlar. Zengin veya fakir olsun, güçlü veya zayıf olsun, çok şey başarmış veya pek az şey başarmış olsun, herkes, gelecekten korkabilir. Bugün bizim için mükemmelse ve olsa olsa bunun gelecekte de düzgünce sürmesini umabiliyorsak, değişim ancak bozuluşu ifade edebilir. Bu nedenle, olağanüstü başarı sağlamış ve dolu dolu, mutlu hayatları olan kişiler sıkı yeniliklere genellikle karşıdırlar. Sakat veya orta yaşını geçmiş kişilerin muhafazakârlığı da geleceğe yönelik korkudan doğmaktadır. Bunlar etrafta çürüme alametleri ararlar ve herhangi bir değişimin iyilikten ziyade kötülük getireceğine inanırlar. Düşkün yoksulun da geleceğe dair bir inancı yoktur. Bunlar için gelecek, içine mayınlı tuzaklar gizlenmiş bir yol gibi görünür. Bu yolda ihtiyatlı yürümek gerekir. Bir şeyleri değiştirmek bela aramak demektir.
OLİGARŞİK KOLEKTİVİZMİN TEORİ VE PRATİĞİ, Emmanuel Goldstein Birinci Bölüm Cehalet Güçtür. Bilinen tarih boyunca, olasılıkla Neolitik Çağ'ın sona ermesinden bu yana, dünyada üç tür insan olagelmiştir: Yüksek, Orta ve Aşağı. Bunlar kendi içlerinde de pek çok alt bölüme ayrılmışlar, sayısız ad taşımışlar, sayıları ve birbirlerine karşı
Can
Reklam
216 öğeden 81 ile 90 arasındakiler gösteriliyor.