Eser, Kamlançu ülkesinde bir Uygur masalıyla başlayıp yaşamın gayesini askerlik üzerine kuran “Kralcı Selim Pusat” ın siyasi düşünceleri nedeniyle ordudan atılmasıyla devam eder. Artık kendisinden “vatan haini” olarak söz edilmektedir. Gördüğü muamelerden sonra artık Pusat’ın ruhu ölmüştür. Ruhsuz bir adam olarak devam eder hayatına ta ki edebiyat öğretmeni olan eşi Ayşe Pusat’ın öğrencisi Güntülü’yle karşılaşana kadar. Nefsiyle çetin bir mücadele başlar, Selim Pusat artık kendisini tanıyamaz. Aşk nedir bilmeyen Selim Pusat aşık olmuştur fakat bu aşk öyle bi aşk ki 2000 yıl öncesine dayanır. 2000 yıl önce ölen kişilerin ruh göçüyle şu anda var olduklarını görürüz. Karakterler, olay örgüsü o kadar ilgi çekici ve güzel kurgulanmış ki hayranlıkla ve beynim yana yana okudum.
Bu kitap hakkında düşüncelerimi toplamakta zorlandım çünkü aşk, edebiyat, tarih, siyasi, askeri, dini ve tasavvufi düşünceler kısaca her şeye yer verilmiş. Aynı zamanda Atsız’ın hayatıyla paralel olarak ilerliyor. Kitabı okurken kendi düşüncelerinizden sıyrılarak, önyargısız okumanızı tavsiye ederim özellikle mahkeme bölümünü.
Atsız’dan daha önce Deli Kurt ve Bozkurtlar’ı okudum. Atsız’ın kitaplarını yaşayarak okuyorum ve kalemine hayranım. Ruh Adam’da ayrı bir tat vardı. Kesinlikle okuyun ve herkese okutun bu güzel eseri