Hareketsiz duran haşin ağaca baktım ve düşündüm: Bir limonlukta mahpus olduğu için, uzaklarda kalan diğer hemcinsleri gibi öğle güneşlerinde sıcak toprağa gölge salamayan, yağmurlarda ıslanmayan, fırtınalarda sarsılmayan, semayı, yıldızları, Ay'ı görmeye görmeye unutan şu ağaç, bulunduğu köşede acaba mesut muydu? En hakir ottan, en muhteşem çınara kadar, her nebatın muhtaç olduğu hava ve ziyadan, kuş ve böcek ziyaretinden mahrum olarak, bu ağacın soba harareti ve insan nefesiyle yaşamaktan mesut olabileceğine hükmetmek için kendimce bir makul sebep bulamadım.
Ütopyalılar için herkesin iyiliği için çalışmak adeta bir dindir. Kendi rahatını sağlamaya çalışırken başkalarına zarar vermek adaletsizliğin ta kendisidir.
Ütopya’da özgür yurttaşların hayvan kesmelerine izin verilmez. Çünkü hayvan öldüre öldüre, insan huyunun en iyi yanı olan acıma duygusunun, yavaş yavaş körleşerek yok olacağını düşünürler.
Her fırsatta vasatlığı göklere çıkarıp başkalarının felaketlerini izlemeye bayılıyorlar. Yüz bin küsur kuşaktır bu gezegendeler ama hala ne kim olduklarını ne de nasıl yaşamakları gerektiğini biliyorlar. Hatta eskisine göre daha az biliyorlar bunları.