Salieri Kompleksi `Tanrım, madem bana Mozart'taki gibi bir yetenek vermedin, onu anlamamı sağlayacak zekâyı da vermeseydin. - Antonio Salieri Antonio Salier... Belki duymuşsunuzdur bu ismi. İtalyan klasik müzik bestecisidir kendisi. Aynı zamanda bir orkestra şefi ve müzik öğretmeni. Franz List ve Schubert gibi dünyaca önemli kıymetli
Sayfa 174Kitabı okudu
Bu ruh halinde sık sık, kendisini yine eskisi gibi denizdeymiş gibi hissederdi. İnsan denizde iken, karadakine hiç benzemeyen duygular içinde olur. Hava sakin olsa, görünür bir tehlike olmasa bile bu böyledir. Denizde yapmanız gereken işle meşgul iseniz de hürsünüzdür, kürek çekip suları yara yara ilerlemekten, doğan ya da batan güneşin su üzerindeki yansılarından büyük zevk alırsınız, büyük sevinç duyarsınız, ama eninde sonunda kıyıya çıkacağınızı da bilirsiniz. Şurada veya burada karaya çıkmanız gerekecektir. Karada sizi bambaşka bir hayat beklemektedir. Denizdeki hayat geçicidir, ama kara oynak değildir, sapasağlam durur. İnsan karada yanaşacak, çıkacak uygun bir yer bulamazsa, bir ada bulur ve oraya yerleşir…
Reklam
İnsanın bir karış toprağı oldu mu, o toprak artık o insandır. O insanın bir parçasıdır. O insana benzer. Eğer o arazinin üzerinde yürüyorsa, o araziyi işletiyorsa, o acı çekerken üzülüyor, yağmur yağdıkça seviniyorsa, o mülk o adamın kendisi olur. Adam da… ona sahip olduğu için büyür. Başarılı olmasa bile, toprağıyla büyük olur.
"Ne var ki sık sık trajik bir sonuca yol açan sadece tatmin edilmemiş aşk tutkusu değildir, tatmin edilmiş tutku da mutluluktan çok mutsuzluğa, hatta daha da fazla, yol açar. Çünkü söz konusu kimsenin kişisel mutlululuğuyla o kadar çok çatışmayı gerekli kılar ki sonunda mutluluğun yerinde yeller eser, zira talep ettiği şeyler âşığın içinde bulunduğu diğer koşullarla bağdaşmaz ve neticede bunlar üzerine kurulu hayat tasarılarını yıkar. Hatta öyle olur ki aşk, çoğu kez sadece harici koşullarla bağdaşmazlıkla kalmaz, âşığın kendi kişiliğiyle de çatışma içerisinde kalır, zira bu duygu cinsi münasebet olmasa âşığa sevimsiz, önemsiz, hatta tahammül edilmez gelebilecek kimselere yönelmiş olabilir. Ne var ki türün iradesi kişinin iradesinden çok daha güçlü olduğu için âşık kabul edilebilir bulmadığı bütün niteliklere gözlerini kapatır, kendisini sevdiğinden uzaklaştırabilecek her şeyi görmezden gelir, önemsemez ve kendisini tutkusunun yöneldiği amaca sımsıkı bağlar ve öylesine azat kabul edilmez biçimde bağlar ki türün iradesi, tatmin olur olmaz ardında zor tahammül edilir bir hayat yoldaşı bırakarak kayboluveren bu yanılsama yahut vehimle gözleri görmez olur."
Sayfa 71 - Say YayınlarıKitabı okudu
"Bir insanın başka bir insana, bir erkeğin bir kadına örneğin ya da bir kadının bir erkeğe karşı duyabileceği o gizemli coşku kadar kişinin özgürlüğünü tehdit eden başka şey yok yeryüzünde. Hiçbir bağ, zincir ya da demir parmaklık böylesine kesin bir kölelik içinde tutamaz seni, böylesine derin bir umursamazlığa sürükleyemez. Bu coşku adına kendini bir başkasına tümüyle vermekten kesinlikle kaçınmalısın: Kendi kendini, haklarını, onurunu ve dolayısıyla özgürlüğünü unutmak demek olur yoksa. Suyun içinde çırpınan bir köpek gibi kıyıya ulaşmaya çalışır durursun boş yere; adını sevmek ve sevilmek koydukları bu kıyı var olmadığından horlanır, küçümsenir, düş kırıklığına uğrarsın. Hiçbiri olmasa bile, durup dururken ne diye suya atladığını sorarsın kendine sonunda: Kendi kendinden hoşnutsuzluk, kendinde göremediğin bir şeyi bir başkasında bulma umudu mu? Yalnızlık, iç sıkıntısı, derin sessizlikler korkusu mu? Birine sahip olmak, birine ait olmak gereksinmesi mi? Kimileri için bütün bunlar aşktır işte. Oysa korkarım bu kadar bile değil! Aşk, çok daha az. Bir açlık yalnızca, bir kere doyuruldu mu hazımsızlığa dönüşen bir açlık."
Sayfa 24 - Can YayınlarıKitabı okuyor
Çünkü insanlar utanmadan ve en küstah şekilde Tanrı'nın kilisesine verdiği yetkiye kuşkuyla bakarken, aynı derecede Tanrı dileği olan monarşiden ve kralın kutsal kişiliğinden, bunlar isteyenin içinden zevkine göre istediğini seçebileceği bir dizi yönetim biçimi içinde iki değişken makamdan başka bir şey değilmiş gibi söz ederler ve —iş sonunda o noktaya kadar gelmişti— iyice ileri gidip Tanrı'nın kendisini, Her Şeye Kadir Yaratan'ın bizzat şahsını olmasa da olur gibi gösterip, kemal-i ciddiyetle, dünyada düzenin, ahlakın ve mutluluğun o olmadan da, sırf insanoğlunun kendi içinde doğuştan var olan töreciliği ve aklı sayesinde gerçekleşebileceğini ileri sürerlerken, aa... aman Tanrım, aman Tanrım! — Hal böyleyken, her şeyin tepetaklak olmasına, törelerin bozulmasına, insanlığın o, varlığını yadsıdığının cezasını üstüne çektiğine de çok şaşmamak gerekirdi aslında.
Sayfa 66 - Can Yayınları, Almanca aslından çeviren: Tevfik TuranKitabı okuyor
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.