Arap kültürünün altın çağının şairleri arasında birisi Goethe'nin bilhassa ilgisini çekmişti: Mütenebbi. Divan şairinin sözü Mütenebbi'ye getirme tarzından, bu şairin onun için özel bir çekim gücüne sahip olduğu anlaşılmaktadır. Burada büyük ölçüde Avrupa'da tanınmayan birinin bahis mevzuu olması Goethe'nin umurunda değildi.
Hiç farkına varmadan babası olmuştu.Kalbini karısına açmayan,evinin dışındaki hayatı evinin içindekinden daha önemli bulan,evdeki yürek sızılarını anlamayan anlasa da umursamayan,çehresi daima asık,sesi daima gür ve azarlamaya hazır babası.
Reklam
Sessizlik taşıyamadı bu sesi ötelere. Maşuğa ulaşamayan serzeniş yüzünde, bir serkeşlik oluşturdu. Acı ile kapandı vakarlı göz kapakları. Bir umut kaldı geriye sadece! O da; belki rüzgârlar kokusunu taşırdı yüreğine! Bekledi... bekledi... Zaman bir an dursa belki beklemeklik bitecekti. Adım adım başkalıkla bir yürüyüş başladı. Bir adım sükut, bir adım ehadiyet. Durdu ve sordu: Nedir ehadiyet? " Vav" denildi. Bir adım daha o zaman; kulluk ve hiçlik. Çile ile hedef. Sabır ile edep. Çileyle yoğrulan aciz kulun edeple donanmış nedametiyle... Önce niyet ve sonra alın secdede nihayetinde... Yürüdü hu ile vesilesizliğe... Bir adım Hakkaniyet, bir adım Uluhiyet, bir adım Tevhid, bir adım Nimet, bir adım Yarenlik, bir adım Vahdet, bir adım Zerafet, bir adım Ülfet. Ve Elif için başlayan yolculuk; 'Vav tefekkürü' ile son buldu. Lodos'ta süzülen bembeyaz nurani bir dost oldu. Kuş değil de narin bir kelebekti adeta... Herkes bu rüyaya kaptırmıştı kendini. İzleyenler gördüklerine inanamıyordu. Dili tutulmuştu herkesin... Başarmıştı Hezarfen Ahmet Çelebi... Bir sevda uğruna binlercesinin hülyasını gerçek kılmak bir tek kula nasip olmuştu.
Secdeye kapandıklarında, göklerin ve yerin Rabbine en yakın andaydılar. Azîm Rab, bu kez "Rabbiyel-Âla" olmuştu. "Ey Yüce Rabbim! Seni tüm eksikliklerden tenzih ederim!"
Sayfa 437
Umursamazlık
Çoktan unutmuştu alınmayı, ne söylerlerse söylesinler, ne yaparlarsa yapsınlar, umurunda bile değildi. Öylesine kanıksamıştı ki yaşadığı dünyayı, her şeyi itirazsız kabul etmişti. Belki de itiraz etmenin artık hiçbir işe yaramayacağını bildiği için böyle sessiz, böyle aldırmaz, böyle umursamaz olmuştu.
☆Sarabande☆
Annem yine boşluğa bakıyordu, hayır annem bir boşluk olmuştu aslında. Tüm bunlar boğazıma yapışıyor. Telefonda "Mutlu musun?" demiştim ona, "Bu kadar detaylı sorular sorma," dedi. Kafamı makarna suyunun kaynadığı tencereye sokup her şeyi bitirmek istemiştim. Cinlerimi tepeme çıkarıyor bazen. Ölmüş gibi, yeni hayatına bir ölü olarak başlamış. Dedem yüzünden mi? Yoksa anneannem yüzünden mi? Belki de haklı. Belki de. Ne kadar çok ağlıyor. Bu kadarı da şımarıklık ama. Bağırmak istiyorum, ağlama artık, buna hakkın yok diye bağırmak istiyorum. Sen de mutlu olmak zorundasın, herkes mutlu olmak zorunda.
Sayfa 71 - 4. Basım: Kasım 2020 - Everest Yayınları
Reklam
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.