İncelemeye başlamadan önce sizinle bu kitapla ilgili çok şaşıracağınız, sıra dışı bir bilgi paylaşmak istiyorum: Dostoyevski bu kitabı kumar borcunu ödemek için sipariş üzerine sadece 25 gün........
Kızmayın hemen, küçük bir şakaydı arkadaşlar... :) Bu kitap hakkında konuşurken bu bilgiyi vermeyenleri Sibirya'ya kürek cezasına
Öncelikle şunu belirteyim ki klasik bir kült kitabı -özellikle de bu kitap Dostoyevski'ye aitse- her zaman iyi bir çevirisi olan yayından okumak gerekiyor. Bu kitabı daha önce kötü bir yayından alıp okumayı yarım bırakmıştım ve kendime ben en iyisi mikrofonu İş Bankası Yayınları'na bırakayım demiştim. Şimdi bu diziden okudum ve bu
Sizlere Sartre gibi bugün yeni bir şey yok deyip sayfalarca bu kitapla ilgili olmayan şeyleri anlatabilirim. Sonuçta yalnızım ama yapayalnız değilim. Bu incelemeyi okuyacak insanları da düşünüyorum. :)
Ama elimden geldiğince kısa yazmaya çalışacağım yine de. Yalnızlığın felsefesinin yapıldığı kitap, diyerek başlamak istiyorum. Neredeyse bütün
Okur musunuz bilmem lakin yazdım.
İncelemeye başlamadan önce, felsefi bilgileri bu denli basit ve eğlenceli bir üslup ile kaleme alan Nigel Warburton 'a şükranlarımı iletiyorum :)
* Metnin uzunluğu gözünüzü korkutmasın, madde madde elimden geldiği kadar özetlemeye çalıştım.
Kitabımız kronolojik bir sıraya göre dizilmiş, 40 bölümden oluşuyor.
Kumarbaz Dostoyevski’nin kendi hayatının 10 yıllık bunalımlı bir döneminden gerçek bir kesit olmakla birlikte, 20’li yaşlarındaki aşk ve kumar tutkusunu anlatan sürükleyici, akıcı bir roman. 1866 yılında kaleme aldığı varsayılıyor.
Bu romanı nasıl yazdığı ise enteresan; Dostoyevski dünyaca ünlü olan yapıtı Suç ve Cezayı yazdıktan sonra o
Öleceğinin kesin olduğunu kabul etmelisin; Bazen ölüm, bazen de yaşam tatlı gelir insana. Pazarlığa otur yaşamla: De ki, seni kaybedersem, Bu zaten aptalların korumak istediği şeydir yalnızca; Sen ilahi emirlere amade geçici bir soluksun, Bu bedene işkence edip durursun. Sen yalnızca ölümün budalası olursun. Umutsuz bir şekilde ondan kaçmaya
Gerçekten de bazı kadınlar özellikle evli erkeklerle ilişki kurma eğilimindedirler. Durumun bir rastlantı olduğunu savunurlarsa da bu aslında bir seçimdir. Ancak bu seçim bazı bilinçaltı mekanizmaların ürünü olduğundan bilinçli düzeydeki savunmalarına kendileri de inanırlar. Bu, çocukluk yıllarında oluşan ve babayı annenin elinden alarak ona karşı zafer kazanma tutkusu biçimde yerleşen bir nevrozun yetişkin yaşamdaki görüntüsüdür. Kişiliği güçlü sadist-mazoşistler içeren böyle bir kadın için ilişki kurduğu erkekten çok, o erkeğe sahip olan diğer kadın önemlidir ve mazoşizmi onun varlığı çevresinde yaşar. Bu nedenle, başlangıçta süper erkek (baba) görüntüsüyle kendisine Yaklaşan erkeğin gerisindeki çocuğu ve narsisist eğilimleri göremez. Esas olan, diğer kadına karşı açtığı ölüm-kalım niteliğindeki savaştır. Savaş genellikle ikinci kadının yenilgisiyle sonuçlanır.
Sayfa 132 - Metis, 27. Basım Temmuz 2023Kitabı okudu
"Bir zamanlar düşünürdü göğsümde yüreğim..."
(Homeros- İlyada, XIX -330)
Düşünmenin göğüsten bilindiği bir zamandan...
Homeros'un İlyada'sı Akhilleus'un öfkesi "Söyle tanrıça, Peleusoğlu Akhilleus'un öfkesini söyle" ile başlayan ve Hector'un ölüm töreni ile son bulan epik geleneğin kuşkusuz en ünlü eseridir. Troya
"Benno büyük bir tutkunun kurbanı oldu," dedi William bana sonra. "Berengar'ınkinden farklı bir tutku bu, kilercininkinden de. Birçok araştırmacı gibi onda da öğrenme tutkusu var. Salt öğrenmek için öğrenmek. Bilginin bir bölümü kendisinden gizlenince onu elde etmek istiyordu. Şimdi elde etti o bilgiyi. Malachi adamını
Seriyi yeni bitirdim. Bitirmemle beraber karakterlerin etkisi devam ediyor ve uzun bir süre etkisinin kaybolacağını sanmıyorum.
Uzun bir yolculuğa çıkıyorsunuz. Karakterleri o kadar çok seviyorsunuz ki, artık onlar hayal urunu kalemle çizilmiş şekiller yerine aileniz gibi gördüğünüz, belkide en yakın arkadaşlarınız olarak nitelendirebildiğiniz
<<<Güneş tam tepede. Elindeki usturayla insanları paralıyor. Havada ince bir kan kokusu. Ağaçlar, evler, çocuklar, yaşlılar... Aynı kokuyor. Zifirle kaplı mahalle. Güneşle kaynıyor. Simsiyah. Doğan tüm bebekler bu siyahlığın egemenliğinde büyüyor. Yaşlılar bu siyahlıkta ölüyor. Dışarıdan gelenler için dayanılmaz, mahalleli tarafından
Merhabalardan bir demet. Spoi ve Gilleri bulunmamaktadır.
Bir okurdan da görüp uyguladığım gibi önce yazarı araştırır, okur, tanıyabildiğim kadar tanırım...
- Biz şairi biliyoruz sen kitaba geç.
Baaalım ne kadar tanıyorsun. Çay kahve al istersen, biraz uzun. Dikkat et çenen çıkmasın, çünkü çok şaşıracaksın. Ööle şaşıracaksın yani.
Eğitim,
‘’Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar’’ kına ağıdının ertesi günü baba evinden ayrılıp evimize, kocamın değil lütfen dikkate alına:) bir kadın ve bir erkeğin aynı heves, aynı heyecanla eşyaları yerleştirirken yaşadığı coşkunun, yuva yapılamadığı, ‘ihtiyaç molalarında bir araya gelen yabancı yolcular misali’ yaşadığımız evli yılların üzerinden
Türk düşün ve yazın hayatının seçkin isimlerinden olan Kemal Tahir, 15 Nisan tarihinde İstanbul Vezneciler semtinde, İsmail Kemalettin adıyla dünyaya geldi. Kimliğinde 13 Mart olarak görünen doğum tarihi, 1917 yılında yapılan takvim değişikliğinden kaynaklanan bir yanlışlığın sonucudur. Babası 2. Abdülhamit'in hünkar yaverlerinden ve baş