Her hazanda birbiri üzerine dökülen ağaç yaprakları gibi insanlar da birbiri ardına toprağa yatarak yok oluyor. Bu değişmez, umumi bir kanun... Niçin endişe etmeli? Şu dünyada erilen başka ne var? Hayat yalan... Ölüm hakikat...
Sayfa 150Kitabı okudu
Gidelim. Sadece kendi olma hali. Öteki olma. Var olma. Büyüdüğünü bilmeden büyüme. Acı çekmeden. Acı vermeden. Sevinmeden. Ağlamadan. Akşamın göklere ağdığı, sabahın yerlerden doğduğu yere. Ölümün ölüm olmadığı yere. Zamanın beşiğine. Suların büyük kalbine. Gidelim. Durmadan içine bakmak çok acı.
Reklam
"Ne okudun," diye sordu bana."Ne öğrendin,bugün?" "hayat hakkında pek çok şey,"dedim ben de bir dublaj diliyle ve dizi film havasıyla."Pek yararlı şeyler aslında.Birçok insan var kitabı okuyan,hepsi de bir yerlere doğru koşturuyorlar...Her şey karmakarışık ve kitabın insanlara ilham ettiği ışık ölüm gibi göz kamaştırıyor.Hayat,ne kadar şaşırtıcı."
Sayfa 161
Ölüm sandığın şey, aslında doğuştur, Zindan gibi görünür mezar, oysa ruh özgürlüğe kavuşur Hangi tohum büyümez ekilince toprağa? İnsan tohumundan şüphen mi var yoksa?
Adrian Newey
Ve "ölüm noktası" filminde Kowalski, Dodge Charger'ını beşinci vitese atıp polislerden hızla uzaklaştığında "Bir vites daha var!" diye bağırdım ve sonra da bütün sinema salonu dönüp bana bakıyor gibi hissettiğimde koltuğumda kayıp ufaldım
Sayfa 17
Başkalarından zaman dilenen ve kendilerinden rica edilen bu şeyi vermeye gönülden razı olan insanlar görünce hep şaşırırım, iki taraf da zaman istenmesine odaklanır ama ikisi de zamanın kendisine odaklanmaz, sanki hiçbir şey istenmiyor veya hiçbir şey verilmiyor. Yaşamdaki en değerli şeyle alay ediliyor, ancak ona karşı körler, zira o tahayyül edilemediği için görünmeyen bir şeydir, dolayısıyla en değersiz şey sanılıyor, hatta onlara göre zamanın neredeyse hiçbir değeri yoktur. İnsanlar yıllık gelirlere ve armağanlara aşırı değer veriyor; tüm çaba, emek ve dikkatleriyle onlara odaklanıyor. Kimse zamana değer vermiyor, onu bedavaymış gibi müsrifçe kullanıyorlar. Oysa aynı kişilere hastalandıkları zaman bak, ölüm tehlikesi yanlarına kadar gelince hekimlerin dizlerine yapışıyor, ölüm cezasından korkunca, yaşayabilmek için, hazırlığını yaptıkları her şeyi bırakıyorlar. Onların duygularında çok büyük bir uyumsuzluk var. Ancak geçen yıllar gibi gelecekteki yıllar da gözlerinin önüne serilebilse ne kadar az yılları kaldığını gördüklerinde nasıl korkuya kapılır ve nasıl da çekinirler! Kaldı ki, sınırları belli, ayrıca az miktarda olan bir şeyi idareli kullanman kolaydır, ne zaman tükeneceğini bilmediğin bir şeyi daha dikkatli koruman gerekir.
Sayfa 55 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.