Herkese merhaba, sabahın ilk ışıklarıyla uyananlara, gece boyunca gözüne uyku girmeyip şu anda mışıl mışıl uyuyanlara, herkese. Öncelikle başka bir etkinliğin altında bu etkinliğe (#30096680) katılmamı sağlayarak ilk defa Stephan King ve ilk defa korku-gerilim türünde bir kitap okumama sebebiyet verdiği için Hakan'a
Öyle acınası durumdayım, öyle üzgün, yaşam da dahil, dünyadan ve içindeki her şeyden öylesine bıktım ki, şu an ölüm meleğinin kanat çırpışını duysam umursamam.
"Sanki bir uçurumun kenarındayım... Burnumda keskin bir kan kokusu, aklımda yine sen, Asena!" (s. 403)
Kitap kahramanları da insanlar gibi; doğuyor, yaşıyor ve ölüyorlar. Bunlara tanıklık eden okur onlarla yakınlık kuruyor, yaşam serüvenlerine ortak oluyor. Bir de kitap seri bir kitapsa, o kahramanın sonu, ondan sonrası... Bazen
Günaydın!
Her zaman olduğu gibi tüm kitapsever dostlarıma kitaplarla güzelleşen vakitler diliyorum
Dün gece kitabı bitirdiğimde kendime sorduğum soru:
"192 sayfaya bu kadar insan bu kadar hayat nasıl sığdırılır, nasıl bu kadar akıcı ve ustalıkla anlatılır?"
İstanbul 'un tarihî semtlerinden Fatih 'te Gürgüler
Aslında yaşam süremiz kısa değildir. Tersine biz onun çoğunu boşa harcarız. Yaşam yeterince uzundur ve tümü iyi kullanıldığında büyük işler başarabileceğimiz uzunlukta, cömertçe verilmiştir. Ancak yaşam değerli bir amaç uğruna harcanmadığında, gevşekçe ve özensizce çarçur edildiğinde sonunda ölüm abanır ve geçişini fark etmediğimiz yaşamın geçip gittiğini görürüz.
O zaman durum şöyledir: Bize verilen yaşam kısa değildir, tersine biz onu kısaltırız.