Ah baba! Ne olurdu, paraya tapan bu ömrün ebedî olmayacağını bilseydin! Ne olurdu, menfaat için her şeyini veren bu çevrenin içinden sıyrılabilseydin! Ne olurdu, seni yaratan Zatın, seni bir gün ansızın alacağını fark edebilseydin! Ve ne olurdu, seni dualarla uğurlayacak tanıdıkların, dostların olsaydı! Ah, ne olurdu babacığım! Allah’a kafa tutarak, bu dünyada para kazanıp zengin oldun ama bu servet senin manen iflas edişini engelleyemedi. Şunu bir türlü anlayamadın ki, doğarken sana sorulmadı, ölürken de sorulmayacaktı. Ölümden sonraki hayat hiç mi seni ilgilendirmedi? Sana Allah’ı inkâr ettiren dostlarının sana kabir kapısından sonra arkadaşlık edemeyeceklerini neden düşünmedin? En büyük zenginliğin dünyada bıraktıkların değil, ahirete götürdüklerin olacağını sana defalarca söyleyen kişilerin bir kere bile haklı olabileceklerini neden aklına getirmedin? Sen malı ve şöhreti buldun, ama yaptığın hatalar ve yanlışlarla Allah’ı kaybettin. Bir insan için bundan daha büyük yoksulluk olur mu? Babacığım! Bil ki, şu anda çare olacağını bilsem, senin kurtuluşun için hayatımı bile feda etmeye hazırım. Sen bir babanın asla yapamayacağı zulmü bana layık gördün, ama ben yine de sana hakkımı helal ediyorum. Benden dolayı ahirette ceza görmene dayanamam. İnşallah Rabbim de sana merhametini esirgemez.
Peygamber -aleyhissalâtü vesselâm-’ın bu husustaki ikaz­larından bir-ikisini daha arzedelim: "Akıllı, nefsine hâkim olup onu hesaba çekerek ölüm­den sonraki hayat için çalışan, ahmak da nefsini bevâsma tâbî kıldığı hâlde Allah’tan (hayır) umandır.
Reklam
İnsan aynı anda Gi­otto'nun fresklerindeki alçakgönüllülük betimlemelerine hayran kalıp, Cebrail'in Meryem Ana'ya haber ulaştırması dogmasını görmezden gelemez mi? Ya da Budizmin merhamete yaptığı vurguyu takdir edip, ölümden sonraki hayat kuramlarına kayıt­sız kalamaz mı?
Tanrı'nın var olmadığına inanmaktan hiç vazgeçmedim. An­cak dinle,onun doğaüstü içeriğini onaylamak zorunda kalma­dan ilişki kurmanın bir yolu olabileceği düşüncesi sayesinde özgürleşmeyi başardım. Ölümden sonraki hayat ya da gökyüzünde yaşayan kutsal varlıklarla ilgili kuram­lara inanmaya şiddetle karşı çıkmaya devam edebilir, bu sırada da müzik, binalar, dualar, ritüeller, yortular, tapınaklar, hac yol­culukları, yemek törenleri, dini inançların anlatıldığı resimli el­ yazmalarıyla ilgilenebilirdim.
“Beni teselli eden tek şey ölümden sonra yok olma umuduydu. Ölümden sonraki hayat düşüncesi beni korkutup yoruyordu. Bu dünyaya bile alışamamışken yeni bir hayat neme lazımdı?… Tanrı, yarattığı dünyaları birer birer bana gösterecek kadar görgüsüz olamazdı.”
Sayfa 72 - Kapı YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
538 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.