Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Utangaçlık nedir? Utangaçlık neden kötü.
[Cemre Demirelin yorumu üzerine!] 1-Başkası için varlık olma durumu. İnsan doğası gereği başkasını kafasında kurgular. (Buna ön yargı demek yerine ön izlenim diyelim çünkü yargılamak olumsuz bir anlam katıyor.) Bu yüzden bireylerde başkaları tarafından kötü algılara maruz kalmamak için yaptığı şeylere ve gösterdiği davranışlara dikkat eder. Bu
Çokda fazla kabullenmiş sayılmam aslında...gerçekten seviyorsam olumlu bir orta yolu bulmaya çalışırım.. Ama nedir!... Bazı anıların esrik hafızası vardır, unutulmayan. bir zaman önce demişti ki aşk ve sevda için "Bilmiyorsan gel öğren, biliyorsan gel öğret.." ve beni oraya çağıran bir dizi söylem, iz. Ve unutma psikolojide şöyle bir
Nur Baylar

Nur Baylar

@Nbaylar
·
27 Nisan 02:03
.belirsizlikler içindeki bir geçmiş ve belir­sizlikler içindeki bir gelecekle kabullendiler birbirlerini.
Reklam
''Mahkûmların lanet olası derdi, yalnızca yarınlarda ne gibi güzellikler yaşayacağıyla alakalıdır. Kendileri haricinde hiçbir insanı umursamazlar, hiçbir insanî değere, ahlaka önem vermezler. Gözlerinin gördüğü ve gözlerinden ırakta yaşayan kimseler, hayatlarına dair herhangi bir olumlu adım atmamışsa, yaşama dair herhangi bir hak ve gerçekçilik iddiasında bulunmaları bu insanlar için önemsizdir. Canlarının istedikleri gibi ahkâm kesmek, istedikleri zulmü gerektiğinde yapabilme şansını kendilerinde barındırmaları, neden mahkûm olduklarının açık beyanıdır.'' Z.a
Askerlikte herkese verilen klasik bir öğüttü, önden gitme alnına vururlar, arkadan gitme sırtına vururlar. Bir de buna benzer bir ata sözü de vardır, yukarda yatma yel alır, aşağıda yatma sel alır. Bu nedenle insanlar, ortada olmayı seçecek şekilde evrimleşmişlerdir. Bu da büyük çoğunluk demektir. Yani bir tür sürü güvenliği. Toplumda ise en
Travmalar, negatif süreçlerin yanında yeni bir başlangıç, bir kırılma ve gelişme noktası, kişiler arası ilişkilerde iyileşme, hayata karşı bakışın olumlu yönde değişmesi ve bazı insanlar için parlamanın başlangıcı da olabilir. Uzm. Psk. Dan. Erkan Yağız Koç - Undra Psikoloji Dergisi/ Travma sayısı/ "Kırılmak ve Sonra Parlamak" başlıklı yazıdan alıntı
Kediler ve insanlar Yeni kitap. Okuru bol olsun. Kediler. Onlar yaşamımıza giren sonsuz özgürlüğe sahip gerçek dostlarımız, evlerimizin neşe kaynakları ve bir tüy yumağı halindeki mutluluk sermayelerimiz. Onların olmadığı bir hayat mutlaka biraz eksik olurdu. Kedilerin ve insanların birlikteliği binlerce yıldan beri devam ediyor. Kedi sever insanlar için ise onlar vazgeçilmez dostlardır. Bende onlardanım elbette. Hayatım boyunca kedileri hep sevdim, besledim, sahiplendim. Hep yakınımda oldular, her zaman dostluklarını hissettim. Bir kedi hayatınıza girdiğinde mutlaka olumlu anlamda bir şeyler gelişir. Bir insanın hatta ailenin hayatını olumlu anlamda değiştirebilir. Sizlere yeni bir yaşama sevinci kazandırabilir, dünya üzerindeki yegâne dostunuz olabilir. Eminim öykülerimde ve anılarımda anlattığım olayların benzerlerini sizlerde yaşadınız. Haydi! O zaman bu güzel, gizemli, insan canlısı ve sevgi dolu canlıların farklı dünyasında hep beraber bir yolculuğa çıkalım. Keyifli okumalar dilerim Not: Bu kitabın geliri yazarı tarafından sokak hayvanlarına bağışlanmıştır.
Reklam
Algı ve Etkileri
Bir insanın bir yönü ile ilgili algımıza dayanarak oluşan izlenimi, gözlemlenmiş olan başka yönlerine aktarmaya psikolojide etki denir. Yargılarımızı yönlendiren ilk yargı da denebilir. Kişilerin bir tek olumlu veya olumsuz özelliklerinden yola çıkarak o kişi hakkında haksız bir kanıya varma hatası olarak da tarif etmekte yanlış olmaz. Algı ile
Kadının yerinin (özellikle Türk toplumu için konuşuyorum) başta ataerkilliği öven İslam inancı ile değiştiğini eleştirdiğim zaman 'sen de İslam'a sövmek için yer arıyorsun' tepkisi ile karşılaşıyorum. İslam zaten ataerkillik üzerine inşa edilmiş bir inanç. Meselenin diğer tarafını göremeyen kadın/erkek inanan insanlar ise bunu İslam kadına değer veriyor, yüceltiyor şeklinde yorumluyor. Arap kültüründeki kadınlar için konuşuyorsak, evet haklısınız en azından Arap kültüründe yaşayan kadınlar için küçük de olsa olumlu bir gelişme olabilir. Ancak yine de bu düşüncenize tam katıldığımı söyleyemem. Kendi kültürünü bırakıp Arap kültürünü ve düşünce yapısını benimsemeye çalışmadan İslamiyet öncesi Türk kültürünü biraz anlamanızı isterdim ama kendisini Arap olarak hissedenler için yapacak bir şey yok 🙃
K

K

@K_Krzm
·
15 Nisan 17:21
“Ailenin reisi baba savaşa veya ava gittiğinde erkek ve kız çocuğunu anne eğitirdi. Bu eğitimler sadece davranış disiplinleri değildi. Bu duruma Zemarkhos (Bizans), Wang Yen-te (Çin) ve İbn Fadlan (Arap) seyahatnamelerinde de rastlamak mümkündür. Kadınlar at binme ve ok atmayı bildikleri için çocuklarına bu eğitimleri de verirlerdi. İslamiyet öncesi Türk topluluklarında kız ve erkek çocukları arasında cinsiyet ayrımı gözetilmezdi, aynı tür harp ve davranış eğitimi bütün çocuklara verilirdi. Misalken Tirmurlu devlet geleneğinde hanedana bağlı tüm kız çocuklarının eğitimleri ve yetiştirilmeleri tıpkı erkek çocuklarının eğitimi gibi önemsenirdi. Bu nedenle erkek çocuklarının eğitimi için "atabeg", kız çocuklarınınki için ise "ateke" tayin edilirdi. Böylelikle hanedan içinde iyi eğitilmiş Timurlu kadınlar, gerektiğinde hanedan için veliaht yetiştirebilecek ya da devletin yönetimini ele alabileceklerdi...”
Ben yazarım tabi ki kitlem olmadığı için yayınevi tarafından reddedilirim :) Ben yazarım tabi ki çevremdeki insanlar "Aman boş ver kitap yazıp ne olacaksın para kazandırmıyor" diyecek :) Ben yazarım tabi ki ne yazarsan yaz beğenilmeyecek eleştirmek için bahaneler bulunacak :) Ben yazarım tabi ki yayınevine dosyanı gönderdikten sonra olumlu veya olumsuz cevap alamayacağım :)
Hayatta ne kadar olumsuzluklar yaşansa da olumlu şeylerde yaşamışsındır.. Dün ‘ü dünde bırak yarının yolculuğuna devam et , senin için yarınlar daha önemli;yarın ki sen olman için dünü yaşadın, dünü unutma ama takıntılıda kalma…İçindeki gücün farkına var. Nefes aldıkça her şeyin değişebileceğini unutma!
Reklam
TÜRKÇE BİLMEYEN TÜRKLER!..
- "Şimdi arkadaşlar, Türk insanı kitap okumuyor diye hayıflanıyoruz ama Türk insanı kitap okuyacak kadar Türkçe bilmiyor maalesef. Bir kitabı eline aldığı zaman, başka bir dilde yazılmış gibi, anlatılanların dışında kalıyor. Bunun suçlusu da özellikle bu siyasî-ictimaî düzendir. Harf inkılâbıyla halkı bir gecede cehaletten kurtarmakla
1.227 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.