Selamlar sevgili okurlaaar!!
Uzun bir aradan sonra yeniden beraberiz, şükür ki.
Sizlere dönüş kitabı olarak müthiş bir seçimle geldim. Kendisi beni ağlata ağlata helak etti. Normalde aşk kitaplarına pek ağlamam beni duygulandırdıklarıyla kalırlar ama bu kitap resmen kalbimin içinden bir hançer geçirdi. İzi de kalır muhakkak.
“YERE YAKIN YILDIZLARA UZAK”
Adı üstünde yere yakın yıldızlara uzak bir mekânda, metro istasyonunda enkazda kalan on dört öğrencinin hikâyesini anlatıyor kitap. Daha doğrusu hayatta kalabilme hikayelerini.
Önce kaza oluyor ve ardından enkazda hapis kalmış olan bu on dört kişiyi önce tanıyor, sonra da gizli sırlarına tanık oluyoruz.
Bu enkazda kaldıkları süre içerisinde kimisi âşık oluyor,
Kimisi gözlerinin önünde sevdiğinin cansız bedenine veda ediyor…
Kimisi açlıktan, kimisi susuzluktan ama daha çoğu hiç beklenmedik sebeplerden ölüyor.
Kitapta en çok hoşuma giden durum şuydu: Kitap insana ölümü anımsatıyor. Bu korkunç gelebilir ilk okunduğunda ama aslında öyle değil. Neticede hepimiz öleceğiz ve ölümün varlığını bilerek değerlendirmemiz gerek vaktimizi.
“Ölümün saati yok,” sevgili okurlar. Bu yüzden sevmeyi, sevdiğiniz şeyleri yapmayı, sevdiğiniz insanlarla vakit geçirmeyi, sevdiğinize onu sevdiğinizi söylemeyi asla ertelemeyin. Çünkü ölüm geldiği zaman geriye kalan en acı duygu pişmanlık oluyor.