İster marangozluk olsun, ister doktorluk, ister sevme sanatı hangisini ele alırsak alalım, her sanatın uygulamasında bazı genel gereksinimler vardır. Her şeyden önce bir sanatın uygulanmasında, disipline gereksinim duyulur, Eğer ben birşeyi salt «canım İstiyor» diye yapıyorsam, benim için bu eğlenceli ve güzel bir uğraş olabilir, Ne var ki disiplinli bir şekilde çalışmadığım için o sanatta ustalaşabilmem olanaksızdır. Ancak, sorun sadece belirli bir sanatın uygulanmasında disiplinli olmak değil (örneğin o sanatı her gün belirli bir süre uygulamak) kişinin tüm yaşamının disiplinli olmasıdır. Çağdaş insanın disiplini öğrenmesinin hiç de güç olmayacağı düşünülebilir, O her gün 8 saat son derece disiplinli, katı bir şekilde programlanmış bir işte çalışmıyor mu? Ne var ki burada önemli olan çağdaş insanın iş saatleri dışında öz disipline çok az sahip olmasıdır. Çalışmadığı zamanlar aylaklık etmek, rahatlamak, daha yerinde bir deyimle «gevşemek» istemektedir. Bu aylaklığa duyduğu istek, programlı yaşama duyduğu bir tepkidir, İnsan her gün sekiz saat amaçlamadığı biçimde tüm enerjisini harcamak zorunda kalırsa başkaldırır ve bu isyankârlığı çocuksu bir kendi isteklerine düşkünlük biçimini alır. Ardından baskılı yönetime karşı verdiği savaşım,onu tüm disiplinlere karşı, akılcı olmayan otoriteler tarafından zorlananlara da, kendisinin kabul ettiklerine de, güvensiz kılar. Fakat böyle bir disiplin olmazsa, yaşam dağınıktır, altüst olur ve belli bir noktada yoğunlaşma sağlanamaz.