pandemiden sonra herkes bir kavanozun içinde yaşıyor gibi. sanki o zaman hepimiz öldük ve kurulu düşler içerisinde yaşıyoruz. dünya artık p.ö. ve p.s. olarak ayrılmalı. belki de dünya artık ayrılmamalı. bu kadar ayrıldığı, bu kadar sınırlar çizildiği yeterli. yakında evden çıkmak istemek için bile vize istememiz gerekebilir. yazın bunu, dediydi dersiniz. gerçi denilecek vakitler olursa bunu mu dersiniz, denecek onca şey varken. en iyisi ankara, harikalar diyarı, adrenalin ve biraz ölüm provaları. bu metnin neticesi yok ama şu var ki havalar soğumadan yaz geldi yahu. valla nolacak bu memleketin hali bazen kedilere bile şaşırıyorum düşünürken bazen at yarışında koşan atların kendi aralarında şike yapabilme ihtimallerini. genelde şaşırdığım şey şu oluyor, bu gökyüzü bu kadar ince olmasaydı üst katın gürlemesini yine de duyar mıydık ya da buradaki -dayı ayrı yazmasam kıyamet kopar mıydı? her şey çok kafa karıştırıcı farkındayım ama her şeyin karışık olması olaylar içindeki mesuliyetimi azaltır mı? keşke bana kıyak geçebilseydik. aslında bütün olay milattan sonra oldu. o zamana kadar insanlar bir şekilde yaşıyormuş. ondan sonra bir modernlik bir bilmişlik geldi dünyaya. ben bu bilmişliğe karşı biraz tuzu kuruyum çünkü bunlarla ilgilenmiyorum. işte böyle böyle olmuş. sözün özü şu ki, insan sevdiğinde dünyasına pus çöküyormuş fakat ihanete uğradığında puslara bile pusu kurası geliyormuş. öyle işte...