Sınır, Suat Derviş’ten okuduğum ilk romandı. Okuması kolay ve zevkliydi. Klasik bir zengin kız fakir oğlan hikayesinden ziyade karakterler ve mekanlar vasıtası alt metninde sağlam bir dönem eleştirisi yapıldığını söyleyebilirim. Benim de ilgimi çeken romanın konusundan ziyade vermek istediği mesajlardı. Bu yüzden bu incelemeyi yazma ihtiyacı hissettim. Buradan sonrası spoiler içerebilir.
Romanda bahsi geçen üç ana karakterimiz var diyebilirim. Ayla, Muhsin ve Osman.
Bu üç karakter dönemin Türkiye’sinde bulunan sınıfları temsil ediyorlar. Zengin bir ailenin kızı olan Ayla, orta gelirli memur kesimi anlatan Muhsin ve işçi sınıfını temsil eden Osman. Bu üç karakter çok gerçekçi bir şekilde anlatılıyor romanda. Yazarın bu karakterleri oluşturmasındaki başarısını hayatına baktığımızda anlayabiliriz. Dönemin sınıfsal farkları hakkındaki bilgisini yaptığı röportajlardan, gözlemlerden ve kendi yaşamına borçlu olduğunu düşünüyorum.
Roman, İkinci Dünya Savaşı’nın bu sınıflara nasıl yansıdığını da başarılı bir şekilde göstermektedir.
Ayla’nın yaşadığı ortam, kendi zümrelerine ait olmayan insanlar hakkında hiçbir bilgisinin olmamasına sebep olmaktadır. Muhsin ise yaşadığı toplumun (gazeteci olmasından da dolayı) gerçeklerinin farkında bir karakterdir. Osman ise hayaller içerisinde gerçeklerden kaçarak yaşamaktadır. Nitekim bu gerçekleri romanın sonunda acı bir şekilde görmektedir.
Bu kısa incelemeyi kitabın özeti mahiyetinde bir alıntı ile yapmak istiyorum.
“Dünyada olacak ve olmayacak şeyler varmış derlerdi. İnandım. Bizim birleşmemiz... İşte bu olmayacak şeylerdendir.”