Kimse kendi başına var olamıyordu. Mecburiyetler üzerinden kurulmuş mutsuz yaşantılara yelken açılıyordu sadece.
Kendi başına var olamayan biri başkasını gerçekten sevebilir miydi? Kendi başına var olamayan birinin sevgisinin samimiyetine inanmak mümkün müydü? Şahit olduğum olumsuz örnekler sonucunda küçük sayılacak bir yaştan itibaren bu soruları sormaya başlamıştım. Karar vermiştim, ben bu tuzaklara düşmeyecektim.
Kendini unutup aç gözlerle kıza baktı. Karşısında yaşamaya değer bir şey vardı işte; kazanmak için savaşmaya, mücadele etmeye ve evet, uğruna ölmeye. Kitaplar haklıydı. Dünyada böyle kadınlar da
vardı. Karşısındaki onlardan biriydi.