Almanya açısından çok önemli bir rol oynayacak olan Hitler'in bu ülkede yetişmemiş olması bir hayli ilginçtir. Hitler, Avusturya' da, sınırın hemen öte yanında, o dönemde Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nun Almanca konuşulan merkezinde doğmuştu. Babası, merhametsiz, kolay öfkelenen emekli bir gümrük memuruydu, annesi de eskiden hizmetçiydi. Her ikisi de Adolf henüz onlu yaşlarındayken ölmüştü. On altısında liseden ayrıldı ve iki yıl sonra güzel sanatlar eğitimi almak için imparatorluğun başkenti Viyana'ya gitti.
Viyana Güzel Sanatlar Akademisi Hitler'in sınav çizimlerini "yetersiz" buldu ve onu akademiye kabul etmedi. Fakat Hitler beş yılını bu kentte geçirdi.Geceleri pansiyonlarda kaldı, parası bittiğinde kar küremek ve tren istasyonlarında yolcuların bavullarını taşımak gibi geçici işler yaptı. Ayrıca posta kartları çizerek ve bazı ürünler (örneğin Teddy Pudraları) için reklam afişleri yaparak da para kazandı. Birkaç iyi kalpli Yahudi satıcı onun vasat posta kartlarını sattı. Hitler garip bir gençti, tembel ve huysuzdu. Yağlı bir melon şapkası ve Neumann adında eski giysiler satan bir Macar Yahudisi'nin verdiği yıpranmış bir paltosu vardı.
Bildiğim bir şey olmalı yaralı ama tedirgin dolaşmak
Mesela şu pahalı altın denizatını bana sevgilim verdi
Buluştuğumuz şaman kafede verdi
Çalınmış tablolar müzesinde siyaset okuyan bir afacan
Kafe boş
Garson, on altısında ayağa kalkmuş antilop Kör tek gözü uzayın belirsizliğinde sahici Schubert
Herkesin zamanı kendinedir. Geç yada erken yoktur.
Geç kalınmamıştır, erken de varılmamıştır. Herşey vaktindedir.
O sebeple, başlangıca geç yada erken diye sıfatlar takmayın. Altmış yaşında ilk romanını yazan da var, on altısında yazan da...
Babamın Oç Silahşorler kitabından bildiği ve nedensiz yere, adeta sessizliği fazla uzatmamak için meşhur bir söz gibi arada sırada tekrarladığı Fransızca bir alıntıyı anımsadım, muhtemelen kelimelerin kesin ve açık olmasından, ritminden ve tınlamasından hoşlanıyordu, ya da belki de çocukluğunda etkilemişti onu, ilk kez okuduğunda (Diaz-Varela