Gerçekten bir yıl, beş yıl, on yıl değil; yüzlerce yıl, on yüzlerce yıl, garp cephesinde yeni bir şey yok oldu. Zaman muttarid aktı. Fikret'in «küçük, muttarid, muhteriz damlalar» dediği türden, aktı. Nehirler sakin aktı. Bir yıl, beş yıl, on yıl değil, on yüzlerce yıl insanlar suskun çalıştı. En çok kendi gücünü, bir de atın gücünü, daha
Sayfa 88 - Gelişme ve EstetikKitabı okuyor
Kendime seçtiğim yola adım attığım sırada son gördüğüm yüz yanımdaki yola giren Uraz'ın yüzüydü. Burası o kadar sessiz, O kadar hareketsizdi ki hayatın durduğu bir noktadaydım sanki. Sadece yürüyordum ve etrafımdaki ağaçlara bakınıyordum. Yerde duran büyük taşların birinin üzerinde ileriyi gösteren bir ok işareti vardı. Gözlerim etrafı olabildiğince incelemeye çalışıyordu, durup her yeri ayrıntılı olarak inceleseydim on beş kilometre boyunca yürüyemezdim. Sessizliğin sesiyle, hiçliğin gürültüsüyle birlikte yürüdüğüm yarım saatim sonunda telsizimden bir ses geldi.
Reklam
"On beş kilometreyi hep beraber yürüyerek küçücük bir anahtar bulamayız." dedi Uraz, "Burası dümdüz bir yol değil. Bir sürü yol ayrımı var." "Beş tane." dedim, "Beş tane yol var."
İnsan doğar. On-on beş yıl sonra dünyanın nasıl bir tezgâh olduğunu ve doğumla ölüm arasına nasıl hapsedildiğini fark eder. Bu aslında bir histir, bilgi değil. Ve ilk tepkisini verir. Avazı çıktığı kadar bağırarak. Bu çığlık, bir kalabalığın içinde cüzdanını çaldırdığını fark eden kişinin çaresiz haykırışına benzer. Önce, aşağılayan ve umursamaz bakışlar atan kalabalık, sonra da aşırı gürültüye dayanamayıp, içlerinden birini, bağırıp çağıranla konuşmaya gönderir. O da gidip " Biz de çaldırdık cüzdanı, ne var? Senin gibi kıçımızı yırtıyor muyuz?" der. Böylesi bilimsel bir müdahale için, genelde diplomalı olanlar tercih edilir.
Sayfa 120
Roma, 1 Kasım 1786
Evet, dünyanın başkentine ulaştım. Eğer burayı iyi bir rehberin eşliğinde on beş yıl önce görmüş olsaydım kendimi daha mutlu sayardım. Roma’ya ulaşmak arzusu öyle büyüktü ki, artık dur durak yoktu; Floransa’da bile sadece üç saat kaldım. Şimdi rahatım ve galiba hayatımdan da memnunum.(…) Gençliğimin bütün rüyalarını şimdi canlı olarak görüyorum…
256 syf.
10/10 puan verdi
·
1 saatte okudu
*spoiler* "Uzay benim için her zaman bilinmez olmuştur. Filmleri, bilim kurgu romanları... Arthur C. Clarke, Tanrıların Arabaları... Ya burada olmam inanılmaz bir şey yani! Space Odyssey!" diyor ve başlıyorum. Sevgili İthaki yayınları, Tanrılar belanızı versin, saygılar. Birinci sayfa, birinci paragraf yazım yanlışları başlıyor.
Çocukluğun Sonu
Çocukluğun SonuArthur C. Clarke · İthaki Yayınları · 20213,426 okunma
Reklam
392 syf.
3/10 puan verdi
·
1 saatte okudu
Fantastik ya da başka kültüre ait kitaplar yazan vasat yazarların çoğunun tutulduğu bir hastalık var. Adı da "Araştırdığım bütün yabancı kelimeleri ve karakterlerin yüzde yetmişini size ilk beş sayfada öğretip her şeyi karman çorman edeceğim. Kitaptan tiksinip okumak için kendinizle savaşacaksınız." Hele bir de bu kitaptaki gibi
Turnanın Soyu
Turnanın SoyuJoan He · İthaki Yayınları · 202366 okunma
Ah, on beş sene evvelki çocukluk ve şimdiki ben... Tatsız, neşesiz, muhabbetsiz, aşksız ve heyecansız, her şeysiz, boş bir hiçten daha boş geçen yorgunluk bulaşmış hayat...
Sayfa 14 - Can YayınlarıKitabı okuyor
90. Hakk'ın kandilinde gizli sır idim Anamın beline indirdin beni Ak mürekkep idim kızıl kan ettin Türlü irenglere yandırdın beni Anamın karnında ben neler gördüm Yedi derya geçtim ummana daldım Dokuz aylık yoldan sefere geldim Bir kapısız hana indirdin beni Ben de bildim şu dünyaya geldiğim Tuzlandım da çaputlara belendim Bir zaman
“Aklı başında olan bir adam refîkasına muhabbetini ve sevgisini, beş on senelik fâni ve zâhirî hüsn-ü cemâline bina etmez.”
Reklam
İslam, on beş yüzyıldan beridir hem de tarihte ilk defa kadın haklarını tamamen ilan etmiş bir dindir. Daha dünya; İnsan Hakları Örgütü’nün, İnsan Hakları Beyannamesi’ni tanımadan asırlarca önce, Müslüman kadın insan haklarından tam olarak yararlanmıştır.
Kur'anla İncil arasındaki fark, Hz.Muhammed'in 63 yaşına kadar yaşayarak Medine'de büyük bir cemaat başına geçmek ve o cemaati idare eylemek mevkiinde bulunmuş olmasıyla, Hz. İsa'nın 31 yaşında ve çevresi tarafından şiddetle takip edilerek, bütün nüfuz dairesi beş-on şakirdiyle cemaatin pek azına ve en sefil, en aşağı gözüken kısmına inhisar etmişken, ölmüş bulunmasından doğmuştur.
...bir gün, bir SS subayı trende bir Yahudi'nin karşısına oturuyor. Yahudi, yemek kutusundaki bir ringa balığını çıkarıp yiyor ve ardından balığın kafasını paketleyip cebine koyuyor. "Bunu neden yaptınız?" diye soruyor SS Subayı. "Çünkü kafanın içinde beyin var, onu götürüp çocuklarıma veriyorum, böylece daha zeki oluyorlar." "O ringa balığının kafasını bana satar mısın?" "Neden olmasın?" "Peki, ne kadar?" "Bir mark." "İşte, al bakalım, bir mark" Sonrasında SS Subayı balığın kafasını yiyor ve beş dakika sonra öfkeden deliye dönüyor. "Seni domuz herif, koca balığı on fenik verip satın aldığın halde bana kellesini bir mark'a sattın ha!" Bunun üzerine Yahudi sakince karşılık veriyor: "Bakın, şimdiden etkisini göstermeye başladı!"
Sayfa 33
Son on beş yılda Türkiye'de tepkisel/duygusal nitelikli popüler milliyetçilik diye nitelendirebileceğimiz bir akım bir yandan PKK'ya karşı duyulan tepkiden, diğer yandan Batı dünyasının Türkiye'ye karşı aldığı olumsuz ve düşmanca tavırlardan dolayı kamuoyunda güçlü bir şekilde temsil edilmektedir. Ancak bu duygusal popüler milliyetçilik henüz güçlü bir siyasal milliyetçiliğe ve güce dönüşmemiştir.
Bundan sonra olanlardan kim şüphe edebilir? Herhangi iki genç evlenmeyi kafasına koyduğunda, ne kadar fakir olsalar, ne kadar tedbirsiz olsalar ya da birbirlerinin nihai rahatlığı için gerekli olma ihtimalleri çok az olsa da, azimle bu amacı taşıyacaklarından oldukça emindirler. Bu kötü bir ahlak olabilir ama ben bunun gerçek olduğuna inanıyorum;
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.