Sahip olmak ya da olmak 3
Sahip olmak" şeylere, nesnelere ilişkindir ve bunları görüp, tutmak ve de tanımlamak kolaydır. "Olmak" ise, yaşantılara ve bazı içsel süreçlere dayandığı için, dile gelmesi, tanımlanması- zor ve hatta imkânsızdır. Kişilik dediğimiz, dışa vuran yanları- mızı, yani taşıdığımız maskeleri tanımlamak mümkündür. Çün- kü bu, dışlaşmış bir
Sahip olmak ya da Olmak
Mala, mülke, şöhrete, insana, bilgiye "sahip olmak" demek, onları ele geçirmek, kendine mål etmek. onlara egemen olmak ve dilediğince kullanmak anlamına gelir. Ama bu maddesel sahip oluşların sonu yoktur. İnsan hiç bir za- man yeterince şeye sahip olamayacaktır. Çünkü maddesel olan, elle tutulan aldatıcı ve geçicidir. Bu nedenle
Reklam
Malum, bugün derbi vardı. Altı Galatasaraylı arkadaş bir evde toplanıp maçı izledik. Neticede GS maçı kaybetti 1-0. Maç sonu hâlimizi görmeliydiniz : Maçın bitiş düdüğünün ardından on beş dakika boş gözlerle TV'ye baktı beş arkadaşım. Uzun süre bir şey konuşamadık. Handiyse cenaze evi psikolojisi çöktü üstümüze. Eve gidince antidepresan alacağım diyen mi dersin, arayan Fenerbahçeli arkadaşlarının mutluluğuna ve iğnelemelerine daha fazla maruz kalmamak için telefonu kapatan mı dersin, daha gayrı maç hasebiyle benim gibi bir hafta TV izlemeyecek olan mı dersin, iyi ki bira içmişim de biraz sakin kalabiliyorum diyen mi dersin?.. Ee kendimizi epeyce hazırlamıştık bugün şampiyonluğu kutlamaya, konvoya çıkıp çıkmayacağımızı tartışıyorduk maç öncesi. Can sıkıntısından biraz sıyrılıp da duruma biraz dışarıdan bakabildiğimde komik öğretileri, kendine has ayinleri, ritüelleri falan olan garip bir tarikata benzediğimizi fark ettim.:) Her neyse... Fenerbahçeli tüm arkadaşların haklı galibiyetlerini tüm içtenliğimle kutlarım. Bugün hak eden kazandı.
İnsanın zaman zaman yaraları ile tuhaf bir ilişkisi oluyor: Bitsin istiyoruz, kabuk bağlıyor mesela fakat kaşımaya devam ediyoruz. Bilerek. Ne tuhaf. Afşar Timuçin, "İyileşen yaraya ikide bir dokunmanın ne anlamı var?" diye bu yüzden sitem eder. Bu eziyeti ne kendimize ne bir başkasına yapmalı sevgili okur. Yaralar yaşandığıyla kalmalı.
Anneme özlem...
Bundan beş, altı yıl önceydi… Bu zamanlardı yine. Mayıs'ın ilk haftası geçmiş. Galatasaray’ım şampiyonluğa adım atmak üzereydi. Arkadaşlarla sözleştik, akşama Taksim'de şampiyonluk kutlamalarına katılacaktık... İşten eve geldim. Cumartesi akşamüzeri, koltuğa yaslandım... Televizyonda birbiri ardına sıralanmış kapitalizmin "anneler
Ömür kısa olsa da beş dakika düşündüğünüzden çok daha fazla uzundur; öyle ki insan on saniyede yüz metre mesafe alabiliyor!
Zekeriya Yürük
Zekeriya Yürük
Reklam
Altı saat ders, iki buçuk saat spor, bir buçuk saat oğlumla parkta gezme, iki saat evde yemek yapma, yarım saat kızımı, oğlumu ve kendimi yıkama, yarım saat etrafı toparlama, on beş dakika oğlumu emzirme ve uyutma… Ve bu saatte oğluma sarılıp uyuma isteği… Oğlumu çok seviyorum… Canım oğlum… Oğlum da oğlum… 😄😄
Onu sekiz geçtiğinde
Pardon saat kaç diye sordum yanımda otobüs bekleyen kadına. Onu on geçiyor dedi. Teşekkürler dedim.  Arkamı dönüp omzuma çapraz olarak taktığım çantamdan telefonumu çıkarıp çaktırmadan saate baktım. Hayır onu on geçmiyordu. Onu sekiz geçiyordu. On demek sekiz demekten daha mı kolaydı? Neden hep sayıları yuvarlayarak söyleriz ki? Altı geçseydi beş
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.