Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
YANLIŞLIKLA (2.HİKAYE) Eskisi gibi aşkla bakmıyor. Bir şeyler olmuş ama ne olduğunu bir türlü anlayamadım. Son bir haftadır huyu suyu davranışları değişti. Sevgiyle bakan gözlerinden nefret ateşi fışkırıyordu. Yüzüme bakarken boka bakar gibi tiksindiğini fark ediyorumdum. Peki ama neden? Gayet güzel giden ilişkimize ne oldu? Onu kıracak,
#takvim
Diyanet Takvimi Ön Yüz: Dünya Sigarayı Bırakma Günü Bir kadın, şu dört şey için nikâhlanır: Malı için, soyluluğu için, güzelliği için yahut da dindarlığı için. Siz dindar olanını tercih edin ki eliniz dert görmesin. (Buhârî, Nikâh, 15) Diyanet Takvimi Arka Yüz: EVLİLİK KADER MİDİR? Kader ve kaza, Allah’ın ilim, irade, kudret ve tekvin sıfatlarının zorunlu bir sonucudur. Allah, kullarına hayrı da şerri de serbestçe seçecek şekilde bir irade vermiştir. İnsan, bu iradesiyle hayır ve şerden dilediğini seçebilmekte, kulun seçtiğini de Allah yaratmaktadır. Bundan ötürü kul, iradesini sarf ettiği işlerden sorumludur. Kişi sorumluluktan kurtulmak için “Allah böyle takdir etmiş” diyemez. Çünkü O’nun ezeldeki ilim ve takdiri, kulun iradesini belirli bir yerde kullanmasını gerektirmez. Aksine Allah, kulunun iradesini ne yönde kullanacağını bildiği için takdirini o yönde yapmıştır. Kader ve kazaya güve- nip çalışmayı bırakmak, olumlu ya da olumsuz sonuçların önlenmesi için sebeplere sarılmamak bu anlayışa uygun düşmez. Allah, her şeyi birtakım sebeplere bağlamıştır. İnsan bunları yerine getirirse Allah da o sebeplerin sonucunu yaratacaktır. Bu da ilahi bir kanundur ve kaderdir. Dolayısıyla evlilik kişi iradesine bağlı olan kaderdir. Yani kul istemiş Allah da takdir etmiştir. T.C. Cumhurbaşkanlığı Diyanet İşleri Başkanlığı
Reklam
Değişkenlik
Benim için önemli olan bir kağıdın üzerinde yazılanlar bana göre insandan kalan en güzel hatıralar belki bir daha hiç yazılmayacak olan cümleler alırım o kâğıdı saat sabahın körü derim ki al oku isterim ki bunu sen yazdın ben buydum iyiydim şimdi nasıl kötü oldum okunmadan atılır çöpe kâğıt dışım dimdik içim deprem sinirim volkan gözlerim çakmak çakmak dokunsalar ağlarım ama sinirlenip söylenip çıkarım saatler geçer çöpe atılan güzel bir hatıra olan ama artık kurtulsa bile acı bir hatıra olacak olan kağıt gelir aklıma düşünürüm o anlık atılmıştır pişman olunup güzel bir yere konulmuştur belki ya alınmamışsa diye atarım gururu kenara giderim isterim çöp tenekesini bakarım içine hiç pişman olunmamış atıldığına üzerine yenilen yemeklerin kağıtları atılmış içilen ayran kutusu,çiğnenen sakız yapışmış kenarına alır çıkarım okurum on defa her defasında şu sözler çeker dikkatimi “arkadaşların en hakikisi” onu yazan için artık bir çöp bu söz de kağıtta benim için kurtarılmış anı olduğu gelir aklıma katlarım koyarım kitabımın arasına bütün hatıralar güzel olacak değil ya.
olanlar konusunda herkes gibi rahatsızım. türkiye olarak bence eski topraklarımız olması nedeniyle sorumluyuz ve hatta belki yasal bir çerçevesi olabilirdi müdahele etmemizin. ama kıbrıs gibi "buradaki türklere dokunursan müdahele ederim" minvali bir anlaşma bile yapamamışız. daha da öğrendikçe daha da sinirlenmek dışında elimden bir
"Kim bir iyilik yapmak isteyip onu yapamazsa Allah, bunu tamamlanmış bir iyilik olarak kaydeder. Eğer o işi yapmaya niyetlenip sonra da yaparsa Allah, o amelin karşılığını on mislinden yedi yüz misline kadar kat kat fazlasıyla kaydeder." (Buhârî, "Rikâk", 31; Müslim, "Îmân", 207)
Bir kahve içerken kahvemin içimi ısıtmasını hırkam ve coraplarim varken kendimi huzursuz hissedip bir yandan da kafamdakilerin de dert mi olduğunu sorgularken asıl kalbimin masumca ölen çocuklar için sıkışması.. Umarım bu zulüm son bulur.. #all eyes on rafah🥺🥺
Reklam
Edip Cansever, Alev Ebüzziya’ya mektup yazar;
✨”İnsanın hayatı, insanın hayalidir”✨ diyor Gide. Bir bakıma doğru. Ya da “doğru” demem için bir yığın sebep olmalı. Bir mahkûma, “bugün asılacaksın, fakat...” deseler, buradaki fakat kelimesi bir af bildirisi gibi gelir ona. Saatimin akrebi on ikiyi çoktan döndü. Birlerle, ikilerle flört ediyor şimdi. Dışarısı loş, gri, kasvetli. Arada yağmur yağıyor. “Arada yağmur yağmur yağıyor”u binlerce geçiriyorum kafamdan. Ama olmuyor işte, yıkanası bir yüreğim yok bugün. Neden mi? Ve her yerde birden oluyorsun sanki. Ya da ben her yerde karşına çıkıyorum. Duvarlara, tahta perdelere, eski taş binalara, hatta gökyüzüne, denizlere yapıştırılmış afişlere benzetiyorum kendimi Nâzim’ın bir şiirinde geçer hani, “İkinci bir insan gibi yaşıyorsun içimde.” Ben de şöyle söylüyorum: Ben sende doğayı buldum. Pazartesileri çok seviyorum. İki sebebi var bunun. Birincisi, senden mektup alabileceğimi düşünmek. ikincisi, İstanbul’dan Pazartesi günü ayrıldığın için, Pazartesi günleri bir gün geri döneceğini çağrıştırıyor bana. Seninle aynı şehirde yaşadığımı bilmek. Bunu taşıyan bütün Pazartesiler. Bir plaktan söz açmıştım sana. Carl Orff’ un Carmina Burana’sıymış. Geçen gün bir daha dinledim, yeniden sevdim. Mistik, biraz Bizans kokan, yer yer operet atmosferi ve öfke. Büyük bir yapıt değil belki ama çok güzel.
''Daha ben, çocukken - (6 ve 18 aylık) Lacan'ın teorisinden bahsetmiştim- kendisini bile, aynadaki görüntüsünden fark ederek, evrenden koptuğunu hisseden bir varlık olarak, ben, ötekinin bakış açısından başka bir yerde kendisini inşa edemez. Bizim düşündüğümüzün aksine, ben, içten inşa edilmez, dıştan inşa edilir. Bu yüzden de
Sen bana bir adım gelseydin Ben sana on adım gelirdim
OLSUN DA GÖR
O gün gelsin neşemiz tazelensin de gör Dünyayı hele sen bir barış olsun da gör Seyreyle gülü bülbülü Çifter çifter aylar gökyüzünde Her gece ayın on dördü Kuşlar geçecek damların üstünden Kuşlar konacak dallara Kanat seslerini duyup uyanırlarsa Gene kuşlarla uyusun çocuklar Olanı biteni anlatma.
Melih Cevdet Anday
Melih Cevdet Anday
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.