Baba, hırsızlığın tek günah olduğunu, yalan söylemenin de birisinin gerçeği öğrenme hakkını çalmak olduğunu söylüyor. Ancak kitapta Emir'in hayat akışını belirleyen aktif ve pasif yalanlar var. En kritiğini de bence Rahim yapıyor. İlkesel olarak Baba'nın yaşamı ile yalan/hırsızlık ilkesi çelişiyor gibi görülse de Rahim yalanları ile daha önceden Emir'in sarsıntıya uğramış hayatını doğruluk eksenine çekiyor. Emir artık Baba'nın mottosuna sıkı sıkıya sarılabilir konuma gelince kitap bitiyor.
Yalan konusundaki bu anlatım bana Suç ve Ceza'daki Razumihin'in söylediklerini hatırlattı: "Yalan söyleyerek gerçeğe ulaşırsın! Yalan söylüyorum, öyleyse insanım. Öncesinde on dört kez, belki yüz on dört kez yalan söylemeden hiçbir gerçeğe ulaşılamamıştır. ...Kendi yalanını söylediğinde bir insansın sen, ama başkasının gerçeğini yinelediğinde yalnızca bir papağan... Gerçek bir yere kaçmaz ama yaşamı darmadağın edebilir."
Kitabı okurken özellikle ilk yarıda "Uçurtma Avcısı'nın sosyo-politik analizi" gibi bir yazı yama fikri aklımda idi, ancak ikinci yarıda bu anlamda üzerine çok bir şey koymadığını görünce vazgeçtim. İlk yarıda sosyopolitik ağırlık daha yüksek iken ikinci yarıda daha psikososyal bir eser Uçurtma Avcısı.