Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Vezir efendisine otuz yıld1r hizmet ediyor, sadakati, dürüstlüğü ve Tanrı'ya bağlılığıyla hayranlık topluyordu. Bununla birlikte, dürüstlüğü sarayda birçok düşman edinmesine neden olmuştu. Bu düşmanlar onun ikiyüzlülüğü ve hainliğine dair söylenti/er yaymışlardı ortalığa. Bu insanların sultan üzerinde sürek// işlemeler/ sonucunda o da masum
"Johnny? Eğer beni hayal kırıklığına uğratacaksan... O zaman bunu şimdi yapmanı istiyorum, tamam m? Çok geç olana kadar bekleme ve lütfen... Lütfen canımı yakma..." Johnny dudaklarını dudaklarıma bastırarak beni susturdu. "Seni hayal kırıklığına uğratmayacağım, sana karşı her zaman dikkatli olacağım, nehir gibi Shannon. Söz veriyorum."
Reklam
216 syf.
·
Puan vermedi
"Orman: hâlâ insan aktivitelerinden nasibini almamış bölgeler, insanların hâkim olmadığı yerler. (fethedilmiş değil! hâkim olunmamış)" "Dünya, çekilmez bir yer oldu." "Tolkien Mirası" serisi içinden okuduğum, Roverandom'dan sonra ikinci kitap oldu Büyük Wootton Demircisi. Tolkien'in yazdığı son hikâye olan bu eser, masalsı bir hikâye olarak karşımıza çıkıyor. Kitap, hacimli olarak gözükse de yarısından sonrasıdda Son söz, Topkıbasım, Notlar ve Tolkien'in Altın Anahtar için yazdığı Ön söz bulunuyor. Aslında hikâye kısmı kitabın yarısını kaplıyor. Tolkien, bu ön sözünde : ön sözleri sevmediğini ve okuyucuyla yazarın arasına bir set çekilmemesi gerektiğini, ön sözlerin son söz olarak karşımıza çıkması gerektiğini söylemiş ki ben de kendisine katılıyorum bu konuda. Konusuna gelecek olursak : Büyük Wootton denilen köyde her 24 yılda bir gerçekleşen "Yirmi Dört Ziyafeti" oluyor ve rastgele seçilen 24 çocukla kutlanıyor. Bu pastalar bol krema ile yapılıyor ve içlerinde "küçük" sürprizler barındırıyor. İşte o küçük sürprizlerden birine rast gelen Demirci Demircioğlu'nun (Namıdiğer Büyük Wootton Demircisi) Peri diyarlarındaki gezintisini konu alıyor. Roverandom'dan göre daha olgun bir hikâye olmuş diyebilirim. Keyifle okuyacağınız, masalsı bir hikâye ve Tolkien kaleminden çıkması da ayrı keyif veriyor.
Büyük Wootton Demircisi
Büyük Wootton DemircisiJ. R. R. Tolkien · İthaki Yayınları · 2018795 okunma
Adamın biri, bir gün Hoca'ya kaç yaşında olduğunu sormuş. Hoca da: -Kırk yaşındayım!Demiş. Aradan on yıl geçtikten sonra yine aynı adam: -Hoca, şimdi kaç yaşındasın? Diye sormuş. Hoca, yine aynı cevabı vermiş: -Kırk yaşındayım! -Nasıl olur? On yıl önce de kırk yaşında olduğunu söylemiştin? Hoca, başını sallamağa başlamış: -Arkadaş, demiş, er olan sözünden denmez! Söz bir Allah bir. Yirmi, otuz yıl sonra da sorsan aynı şeyi söylerim!..
197 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Şeker Portakalı- İnceleme
Bu kitabı yıllar önce okumuştum aslında, o zamanda da Zeze'yle tanıştığımda kalbimin ezildiğini hatırlıyorum... Şimdi yine aynı hisler, aynı etkilenmişlikle kelimelerimi toparlayıp yorum yapmaya çalışıyorum... Bazı kitapların hayatınızda yeri ve etkisi çok çok ayrıdır, bunu Küçük Prens kitabında ve Şeker Portakalı kitabında çok net
Şeker Portakalı
Şeker PortakalıJosé Mauro de Vasconcelos · Can Yayınları · 2013231bin okunma
Çinlilerin Japonya'ya eğitim amaçlı seyahatlere başlamasının üzerinden daha on yıl bile geçmeden, Çin bir Ulusal Parti (Guomindang) geliştirdi. Bu hareketin bütün liderleri yeni milliyetçilik yollarını öğrenmek için Japonya'da belli bir süre bulunmuştu. Yirmi yıl içinde Guomindang'a bir rakip çıktı; köylü bir aileden gelen (bu Çin'de çok rastlanan bir durumdu) genç bir entelektüelin, Mao Zedong'un önderliğindeki komünist hareketti bu. Söz konusu rakip hareket Rusya'daki Bolşevikleri (Rusya Komünist Partisi-Bolşevik) kendisine model almıştı; Bolşevikler o tarihte otokrasiden yalnızca ismen ayrılan, tek parti sistemi içinde bütün iktidarı ele geçirmişti. Rus modeli gibi Çin Komünist Hareketi de öz olarak milliyetçiydi. Rusya örneğinde komünist hareket açıkça kendisine milliyetçi demiyordu, çünkü Rus milli çıkarları, en az yarısı Rus olmayan ve Rus milliyetçiliğinin etnik karakteri yüzünden "Ruslaştırılamayan" halklardan oluşan imparatorluğu korumayı gerektiriyordu. Çinli komünistler kendi adlarına, kendilerine milliyetçi demiyordu, çünkü onlar kendilerini Guomindang'dan farklılaştırma ihtiyacı duyuyordu. Bu iki hareket Çin milli projesinin başına geçmek için kavga ediyordu, ama proje iki taraf için de aynıydı: egemen ve itibarlı bir Çin. Çin'in egemenliğiyle ilgili Japonların hesapları göz önünde bulundurulduğunda, bu iki güç milli mücadeleyi yürütmek için, en azından sık sık birbirlerinin kuyusunu kazmayı gözettikleri kadar, birlikte hareket ediyordu. Ne var ki, sonunda Mao üstünlüğü ele aldı ve milli proje komünist bayrak altında yürütüldü.
Sayfa 149 - Alfa YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Daha önce söz ettiğimiz gibi Latince natio -aynı anneden doğan birden çok yavru- Roma'da, Romalı yurttaşlardan olmayan, yabancı topluluklar için kullanılan aşağılayıcı bir sözcüktü. Roma'nın düşmesinden yüzlerce yıl sonra ortaçağın ilerleyen yıllarında, Batı Avrupa'da aslen Hristiyan kurumlar olan üniversiteler kuruldu. Bu
Sayfa 23 - Alfa YayınlarıKitabı okudu
İslâmî bilim geleneği zamanla zayıflamıştır ama bazı Batılıların iddia ettiği kadar hızlı bir zayıflama olmamıştır. Özellikle tıp ve farmakoloji alanlarında İslâm'ın onuncu, on birinci ve on ikinci asırlarına kadar devam etmiştir. İslâmi bilimlerde bir çürümeden söz edilecekse, bu çürümenin İslâm dünyasının tamamını göz önüne aldığımızda ancak son iki üç asırda geçerli olduğunu söyleyebiliriz. Bu gerçekte de aslında utanılacak bir durum yoktur; zira bilim tarihi boyunca hiçbir medeniyetin bütün tarihi boyunca tabii bilimlerle yakından ilgilendiği görülmez. Her medeniyet bazı dönemlerde daha çok bazı dönemlerde daha az uğraşmıştır tabii bilimlerle ve İslâm dünyasında bilimsel faaliyetlerin yavaşlamasını otomatik olarak bu medeniyetin düşüşe geçmesi ile irtibatlandırmak için hiçbir sebep yoktur. Medeniyeti modern anlamıyla "bilim" ile eşitleyen görüş, modern ve Batılı bir görüştür. Fakat bu, bizzat Batı'da birçok insanın şüpheler izhâr etmeye başladığı üzere, hastalıklı bir görüş açısıdır.
Sayfa 122
“Şu anda sana güzel bir söz söyleyebilmek için, on bin kitap okumuş olmayı isterdim, gene de az gelişmiş bir cümle söylemeden için rahat etmeyecek: seni tanıdığıma çok sevimdim kendi çapımda.” -Oğuz Atay
Bu benim düşüncem sen saygı duyarsin duymasın ben düşünce kızıyım!!
Okulda aşktan falan söz ederdik saçma sapan hayaller işte insanları masum zannediyoruz tabi hoca gelip bu yaşta ne aşkı bilmem ne toplumda ikili ilişkiler hep ötekileştirildi. Sokakta küfür etmek ayıp değil ped almak ayıp görüldü. Bence belli bir olgunluktan sonra eğitim verilmeli nasıl bir insanın gururuna kalbine zarar vermeden sevilir bir kadına nasıl hitap edilir bunlar önemli şeyler. Aşk nedir sevgi nedir bunu bilmedikleri için şuan on altı on yedi yaşındaki çocuklar aşk dedikleri şeyi en hat safhada zevkleriyle yaşıyorlar ailede bilinçsiz oldu mu hele daha kötü. Burda on altı yaşındaki oğlan çocuktan on dört yaşındaki kız çocuğu hamile üç aylık bide. Ben dershane denemlerine giderken kız tıp kazanacakken yirmi beş yaşında birine kaçtı azıcık ilgi gördü diye bir hafta tanıdığı birine bir ömür emanet etti. Okuma kitaplarını koli yapıp verdi sarıldı dedim hayırdır hacca mı gidiyon can evim farklı dedi bak bak ija can evim. Diyeceğim kendi yeğenim olur çocuğum olur ilerde önce işin ahlaki boyutunu aşılamam gerek toplum bunu öğretti bana. O onu buldu şu şunu yaptı derken insanlığın formülünü unuttuk!!!
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.