BİRİ pervaneye şöyle dedi: "Hey budala, git kendine göre bir sevgili ara; boş yere başını derde uğratma. Düşün sen nerdesin, sevgili nerde? Hem ateşle işin ne? Semender misin ki ateşin etrafında dolaşıyorsun! Bu meydanda dolaşmak için önce yiğitlik gerekir. Yarasa güneşten niye saklanır, gündüz niçin taşkınlık yapmaz? Çünkü demir pençeli insanlarla boğuşmak cahilliktir. Düşmanın olmaya devam edeceğini bile bile birisini dost edinmen hiç akıllıca bir iş değildir. Sen canını mum için feda ederken kimse sana 'İyi ettin' demez. Padişahın kızını isteyen dilenci, olmadık hayaller kurmuş olsa da dayaktan başka bir şey elde edemez. Şahlar, sultanlar bu yüksek aşkın müptelası iken ışıklar kaynağı mum hiç senin gibi birisini hesaba alır mı? O böyle yüksek meclislerde şahlar sultanlar tarafından kuşatılmışken sana hiç iltifat eder mi? Bütün herkese iyi davransa bile sana sertlik gösterir ve seni yakar." Bu sözlere yanık pervane bakalım ne cevap verdi: "Behey şaşkın, sanki yansam ne olur! Sevgili uğruna yanmaktan korkan mı var? Gönlümde tıpkı Hz. İbrahim'in gönlündeki gibi bir ateş var, mumun şuleleri bana birer gülzar olmuştur. Ben onun yenini tutmuş değilim, bilakis onun muhabbeti beni tutmuş çekiyor. Benim iradem elimde değil, aşkın zinciriyle ona doğru sürükleniyorum. Beni mumun teması ile yanıyor sanma, ben ona temas etmesem de yanıyorum. Ayrıca ateşin benimle parıldayışı şu ana özgü bir şey değil, o beni uzaktan da aynı şekilde yakıyor."
Kişi, karşısındakinin değişmemesini isteyip yatırımını ona göre yaparsa sonrasında kafasını taşlara vurur. O değişecek, sen de değişiyorsun. Hayatın kendisi değişiyor.
Reklam
İnsanın içindeki benliğin saf, değişmez, güvenilir ve tek özlü bir şey olduğunu düşünenlerin sığ psikolojilerine hayret ederdi eskiden. Ona göre insan sayısız hayat ve sayısız his ile dolu bir varlık, içinde düşünce ve tutkunun tuhaf miraslarını taşıyan, eti ölümün korkunç hastalıkları ile lekelenen karmaşık, çokbiçimli yaratıktı.
Bu hekimin bir tezi varmış; ona göre bazı ruhsal hastalıkların tedavisinde, bir grup insanın doğa içinde yaşaması, yardımlaşma içinde fiziksel işler yapması ve böyle bir ortamda doktor kontrolü altında olması yeterliymiş.
Sayfa 129 - ReikoKitabı okuyor
“Günümüzde toplumu yönetenlere düşen en önemli görev demokrasiyi öğretmek, mümkünse ona olan inancı yeniden canlandırmak, demokratik teamülleri arıtmak, demokrasinin ilerleyişini düzenlemek, deneyimsizliğini iş hayatından edinilen birikimle, kör içgüdülerini gerçek çıkarlarının bilgisiyle yavaş yavaş ikame etmek, demokratik yönetimi zamana ve mekana uyarlamak, şartlara ve insanlara göre gerekli değişiklikleri yapmaktır.”
Yaşamak demek, yazsa denize gitmek, kışsa deniz aylarını beklemekti ona göre.
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.