İnsan, insana muhtaç; çocukların anne babalarına acıktığı ve bu açlığı elektronik istila ile doyurdukları bir dünya sadece huzursuzluk üretir. Mutlu çocuklar, annelerinin gül simasına doyabilen çocuklardır. Kendilerini okumayı annelerinin yüzünden öğrenen çocuklar. Güvenmeyi ve güvenilme duygusunu, sevdiklerinin yüzünde yaşayarak tadan çocuklar. Bu yazıyı okuduktan sonra, ne olur kalkın ve çocukların yüzüne uzun uzun bakın. Onları elektronik imgelerle değil, sevdiklerinin yüzüyle ve sözüyle doyurun.
İnsan kimseyi uyandırmaya kalkmamalı
Önce kendi uyanmalı
Bunun için öylesine cezbedici bir metodoloji ortaya koymalı ki tekrar edilebilsin
Ve bu uyanış öyle bir ışık yaymalı ki kapalı gözlerden içeri sızsın ve keşfedilmiş patikayı aydınlatsın
Millennium serisinden yıllar sonra, ilk defa bir polisiye eseri okurken gerçekten zevk aldığımı hissettim. Kitabın konusu çok başarılı, yüksek profilli beyaz yakalıların hayatları oldukça gerçekçi tasvir edilmiş, özellikle creme de la creme tabakanın hayatının kofluğu çok başarılı aktarılmış. Yazarın anti kapitalist duruşunu da beğendim. Ek olarak, insan doğasına ve ilişkilere dair çok güncel tespitleri vardı, bu sebeple polisiye dışı bir roman yazarsa mutlaka okumak isterim.
Kurgu bence kitabın son kısımlarına kadar güzel ve dengeliydi. Asansör ve Sara Hall'un hayatı dengeli bir dinamikte ilerledi. Ancak kitabın son 50 sayfasının fazla zorlama olduğunu düşünüyorum, sanki kurgunun sınırları zorlanmış gibiydi. Kitabın varacağı sonuca sınırlar bu kadar zorlanmadan da ulaşılabilirdi. Örneğin Sara'nın tekrar Stanhope'a girmesine gerek yoktu. Bunun dışında, işten kovulmadan önce Sara'yı takip eden adamın Çember çetesiyle ilişkisi de havada kaldı. Çember ekibinin Sara şirketten ayrıldıktan sonra neler düşündüğünü de bilmek isterdim. Anlatım bazı yerlerde gereksiz karmaşıklaştı ve betimlemeler gereksiz uzadı, bu durum yazarın üslubundan mı kaynaklanıyor çeviriden mi emin değilim.
Son olarak, Sara'ya yazılan mutlu son tatmin edici değildi. Zira, okuyucuya tasvir edilen mutsuz, üretimden uzak, kara paraya dayalı bir hayattı. Bence yazar burada kitap boyunca zenginliğe dair verdiği mesajlarla çelişti. Sara'nın kendisi için yazılan mutlu son senaryosundaki şartlarda maksimum 1 ay sonra sıkıntıdan patlayacağını düşünmeden edemedim.
Üçüncü Dünya Savaşı sonrası dünya üçe bölünmüştür. Okyanusya, Avrasya ve Doğu Asya.
Kitabımız ise Okyanusyada geçiyor. Diktatör lider
Big Brother tarafından yönetilen ülkenin sloganı şu;
'Savaş barıştır, özgürlük köleliktir, cahillik güçtür.
Diktatör bir yönetim ve iktidarın kendi çıkarları için
neler yapabileceğini, bu kitaptan daha iyi