Geç kapitalist düzende birey bir yandan sermayenin teşekkül ettiği tüketim alışkanlıkları dahilinde zamanı öldürürken, öte yandan da bu tüketim rutinlerine iştirak edebilmek için borçlanarak karşılığında yine zamanını kaybetmektedir. Dolayısıyla sermaye için win-win (kazan-kazan) haline gelen bu sistem, insan için ise lose-lose (kaybet-kaybet) olmaktan öteye gidememektedir. Bu yönüyle de bundan bir asır önce mekanik saat düzenlemesi ile birlikte karşı karşıya kalacağımız manzaranın karamsarlığını öngörebilen Ahmet Haşim'in "Işıkta başlayıp ışıkta biten, on iki saatlik, kısa, hafif, yaşanması kolay bir günümüz vardı. Müslümanın mesut olduğu günler, işte bu günlerdi; şerefli günlerin vakarını bu saatlerle ölçtüler." diye hasretle andığı günler, bugün artık onun tahminlerinin ötesine uzanan bir "zaman bozumu" karşısında daha bir önem kazanmıştır.
...insan önce kendisi yaşamayı öğrenmeli, ondan sonra başkalarını kınamaya kalkışmalıdır!
Reklam
Osmanlı ve Iran imparatorlukları ara- sındaki savaşlar bugünkü İran ile Türkiye arasındaki sınırı ke- sinleştirmiştir. Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra İngiliz ve Fran- sızların bölgeyi işgal etmeleriyle Suriye ve Irak, Osmanlı Impa- ratorluğu'ndan ayrılmıştır (bkz. 4. Bölüm). Bu devletlerarası sı- nırlar, çoğu kez aşiret bölgelerini bölerek, Kürdistan'ı dört par- çaya ayırmıştır. Bu parçalardan, kitabımda Türk, Irak, Iran, Su- riye Kürdistanı olarak söz edeceğim. Diğer önemli bir sınır ise, Kürdistan'ın bölünmesi sonucu oluşmayan ama Kürdistan'a dokunarak geçen Sovyetler ile olan sınırdır. Bu sınırın Kürdis- tan'a yakınlığı, Kürdistan'ın hem Sovyet önderlerinin, hem de kapitalist dünyanın ilgi alanı olmasına sebebiyet vermiştir -bu durum çağdaş Kürt tarihi açısından önemli sonuçlar doğurmuştur. Kürdistan ile doğrudan sınırı olmamasına karşın İsrail bu ülkeye açıkça büyük bir ilgi göstermektedir. Kürt-Arap çatışması sırasında, Kürtler (İsrail tarafından) doğal müttefik olarak görülüyorlardı. 1967'den itibaren, hatta ondan da önce, Irak Kürt önderi Barzani Israil'den maddi yardım almıştır.
manevi damarlarımızda eksik olursa bizi güçten düşürür Önce mescide, namazlara gidemez hale getirir; sonra Cuma namazlarına bile gitmeyi unutturur, artık namaza kalkarken yüksünmeye başlar insan. Bu ise münafık özelliğidir. "Mü- nafik olduk" demiyorum ama bu bir münafık özelliğidir
Piyes yazarı olabilmek için de, her şeyden once imgelem ve sağduyu sahibi bir insan olmanız gerekir. Sonra, gözlemci olmanız gerekir. Hiçbir zaman yüzeysel bilgiyle yetinmemeniz gerekir. Nedenleri arayp bulacak kadar sabırlı olmanız gerekir. Denge duygusu olan, beğeni sahibi biri olmanız gerekir. Ekonomi, psikoloji, sosyoloji bilmeniz gerekir. Bunları sabırla ve çok çalışarak öğrenebilirsiniz; ögrenmediğiniz takdirde iyi bir piyes yazarı olamayacağınızı da bilmeniz gerekir.
Sayfa 303Kitabı okudu
Her şeyden önce acaba insan, kendi iç sızılarını işitebilecek durumda mı? Korna sesleri, inşaat patırtıları, ticaretimizin ve 'sanayileşmemizin' ayyuka çıkmış sesi, insanı ancak baş ağrılarına, beyin sızılarına götürebilir.
Sayfa 158 - Yapı Kredi Yayınları 2. Baskı, Haziran 1997Kitabı okuyor
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.