Barış dolu bir Dünya mı istiyoruz? Pekala, o zaman önce kendinizle barışın. Herkesin nazik olduğu bir Dünya mı istiyoruz? O halde önce kendinize karşı nazik olun.
Sayfa 651 - Destek Yayınları – 1. Baskı ~ Ocak 2015, İSTANBULKitabı okudu
Birçok kavram gibi, “kendini sevmek” de kullanıla kullanıla posası çıkarılmış bir gerçeğe dönüşebiliyor bazen. Birazcık kapı araladı mı, o gerçeğin üzerine öyle bir çullanıyo­ ruz ki, diğer bütün gerçeklerin de sadece bu yolla açıklanabile­ ceği yanılgısına kapılıyoruz. Kuşku payı bırakmıyoruz. Sorgulamaya değil de, daha çok, inanmaya yatkın olduğumuz içindir belki. Ya da kalıplardan hoşlandığımız içindir. Bu böyle sürüp gittikçe, o an revaçta olan neyse, siz tam tersini anlatmaya çalıştığınızda bile ezberden okumalar devam edecektir. “Affedin kendinizi, ” diyecekler. “Barışın kendinizle, ” diyecekler. Siz artık patlayıp “Benim sorunum zaten kendimle, siz beni benden bir alıp kurtarın önce, ” deseniz bile, “Sevin kendinizi, ” diyecekler. Yeni çağın yalan dolan öğretilerini tekrar edecekler. Bir işe yaramadığını bileceksiniz... Ama yine de tekrar edeceksiniz... Edecekler... Edeceğim... Edeceğiz...
Reklam
valla kolay değil ya
Barış dolu bir dünya mı istiyoruz? Pekala, o zaman önce kendi­nizle barışın. Herkesin nazik olduğu bir dünya mı istiyoruz? O halde önce kendinize karşı nazik olun. Bu kadar kolay değil sanıyorsunuz değil mi? Oh, evet, inanın o kadar kolay ki!
Barışın kendinizle önce. Barışın size emanet edilen mallarınızla. Barışın barışmadıkça saadete ulasamayacaklarınızla. Kendi hayatınızda Sulhu sağladıktan sonra barıştırın...
Önce kendinizle barışın
Kendi kendine duyulan nefret ağır basıyorsa, aşkına karşılık bulan taraf (şu ya da bu ne­denle) ötekinin kendisine layık olmadığını söyleyecektir. (layık değildir çünkü kendisinden daha iyi birisiyle ilişkiye girmiştir.) Ama kendi kendine duyulan sevgi ağır basarsa, her iki taraf da aşklarına karşılık bulmanın karşısındakini alçalttığını düşün­meden, karşısındakinin gerçekten sevilesi olduğunu kabullene­bilir.