Alice Miller, okuduğumda içimdeki çocuğa karşı konulmaz bir biçimde yaklaşıyorum. Nesiller ve nesillerin epigenetiğinden buram buram içime çekiyorum. Öncelikle kitap, birbirinden farklı 7 hikayeden oluşuyor. Hikayelerdeki baş karakterler, çocukluklarıyla yüzleşmeyi tercih eden, bazen buna muhattap bulan bazen ise bulamayam karakterler.
Hiç şüphe yok ki ilk deneyimlerimizi yaşadığımız kişiler bizim bundan sonraki hayatımızda yaşayışımıza büyük ölçüde şekil verecek kişiler. Bu sebepten Miller, nesillerdir süre gelen sert terbiye yöntemleri, katı kuralları ve buna maruz kalan şiddetin çocuklarının bu durumu nasıl normalleştirildiğinden dem vuruyor. Acımasız ve diktatör yönetimlerin başlarındaki adamların, onlara yardım eden ve bu acımasız düzenin bir parçası olan ve yahutta bunlara ses çıkarmayanların bu yöntemleri doğru ve daha iyi bir yönetim orataya çıkaracaklarına olan inançlarının kaynağına iniyor yazar. Bir Yahudi'nin tacizine maruz kalan bir ninenin doğan çocuğu nasıl 20.yy. en acımasız, milyonlarca kişiyi öldüren adamını yetiştirdiğine bakıyoruz. İçimize nesillerce işlenen nefretin, terbiye adı altındaki susturulmanın, ahlak diye yerleştirilen şiddetin bugün etkilerinin sürdüğü göz görür bir gerçek. Gerçeği kırıp dökmeden aramak, yanlışların üstünü örtmeden ortaya çıkarmak, nefrete değil sevgiye ulaşmak için, anlayabilmek ve düzeltebilmek için bu kitabı oyunuz. Notlar çıkarınız.
Hayat YollarıAlice Miller · Metis Yayınları · 2002413 okunma
Universitetin mənə qatdığı yeganə faydalı şeylərdən biri ola bilər bu kitab. İxtisasımla bağlı olaraq əvvəlcə "məcburiyyət" qarşısında qalıb, sonra isə sevərək oxuduğum bir kitab oldu. Düzdür, bir sıra cəhətdən əksiklikləri olduğunu düşünürəm, amma oxumağa dəyər.
Əslində 5 səhifəlik rəy yazmışam bu kitaba, lakin istədim ki, burada da öz
AFAD yine geldi. Ben AFAD'ı görünce enkaz bölgesine sokmak istemedim. Çünkü bir gün önce " Burada canlı yok" demişlerdi. Ama madenciler onlardan sonra iki canlıya ulaşmıştı. Israr sonucu onlara izin verdik. Yine çalışıp " Burada canlı yok " dediler. Ve gittiler... ........
(4 kişi daha canlı çıkarılmış)
Haccac-ı Zâlim,Emevî devletinin ordu kumandanlarından biri idi. Sahabeden sonra gelen Müslüman nesle çok zulmetmiş,baskıda bulunmuştu.
Ona dediler ki:
Sen Hz.Ömer'in nasıl adalet ettiğini biliyorsun Ne olur,bize onun gibi muamele eyle.
Şöyle cevap verdi:
Hz.Ömer'in zamanında, sahabeler gibi halk vardı.Siz sahabe gibi adalete lâyık
Sırça Köşk te birbirinden güzel öyküler var,
Ancak son öykü hepsinden güzel.
On yıllar evvel yazılmış bu öykü günümüzde yaşanılanları anlatır gibi...
Hadi birlikte okuyalım öyküyü...
Sırça Köşk
Bir zamanlar boş gezmeyi iş yapmaktan çok seven üç arkadaş varmış. Bugünden yarma geçinmek, gittikleri yerlerin birinden yüz bulsalar, beşinden
kuyrukluyıldızlar yalnız olur suzan hanım, o muhteşem kuyruklarını çarpa çarpa geçerler hayattan. onlara, güzelliklerini veren kuyrukları nedeniyle yaklaşılmaz. onlar da kuyrukları olmadan olamazlar.
Bir portre yazmak, sanıldığından daha zordur. Çünkü o kişiyi duygusal tarafınızla anlatırken, yazıyı bilgiyle de desteklemek zorundasınız. Ansiklopedi maddesi gibi yazamazsınız, o yazıya ruh ve edebiyat katmalısınız. Kişisel hatıraların dışında herkesin ilgilendiği konu ve olayları etraflıca anlatabilmelisiniz.
Böyle bir kitabı yazmak fikri bende